Evvel Temmuz[1] “Aklımdan Evvel Temmuz’a dair şiir dizeyim Haziran’ın son günü komşuların koşuşturmalarını görelim yoğrulmuş börekleri getirmek için fırına uçarak giderler bayram günüdür dediklerinde herkes uykusundan erken kalkar erkekler kıyafetlerini ve kadınlar da ördüklerini giydi kızım özel iplikten biçilmiş elbiselerini giydi gelinim inatlaşmaya başladı ve yüz çevirdi kızımın cilvesini görünce ayakkabılarını vurararak yürüdü örgüleri işlemeli önlüğü sarıp sarmaladım mesire yeri vadiye yaklaşınca kocam yiyecekleri aldı ben çocukları yürüttüm beni geride bırakarak düz yeri buldu oturup rahatladığında ‘işte bugün bayramım’ dedi oğluna; dikkat et başka su testimiz yok dedi bir yudum içtiğinde böreğin yarısını ısırır kaç defadır eşine gazoz ısmarlar insanlar halka oluşturunca halaya tutuşurlar kocasının elini tuttu oğlunu peşinden sürükledi canı çektiği gibi şarkı söyledi, şarkıları çok etkileyiciydi.” Sara / Defne-Gümüşgöze
2017 yılında Antakya’nın modern tarihi üzerine yaptığımız bir sözlü tarih çalışması için saha araştırması yapıyorduk. Yakto diye bilinen Gümüşgöze mahallesinde yaklaşık 80 yaşındaki Sara teyzeyle yaptığımız görüşmede “Size şiir söyleyeyim” deyip Arapça bir şiir yaktı Evvel Temmuz’a. Biz sormadan Evvel Temmuz’u anlattı Sara teyze bize. Hafızalarda çocukluğun en özel bayramlarından, bereketin simgesi, kadim tarihi olan bir gün Evvel Temmuz.
Bayram’a dair iki farklı anlatı
Evvel Temmuz’un altı bin yıl öncesine kadar uzanan bir tarihi var. Temmuz ayı çok tanrılı bir din sistemine sahip olan Sümerler döneminde hasadın yapıldığı ve bir sonraki hasat döneminin bereketli geçmesi için bereket tanrısı Tammuz’a kurbanların adandığı ve şenliklerin yapıldığı aydır. Bugün daha çok Arap Alevilerle özdeşleştirilen Evvel Temmuz bayramı aslında tek tanrılı dinlere geçişten sonra çok tanrılı dinlerden kalan nadir geleneklerden biri. Ancak Evvel Temmuz’un kökeninin nereye dayandığına dair birden fazla açıklama olduğunu söylemek gerekir. Birincisi Sümerlere dayanırken ikincisi de Hıristiyan Havarileri ile ilgili bir olaya dayanmaktadır.
Sümerlere dayandırılan anlatıya göre, Evveltemmuz Bayramı’nın adı pek çok farklı kültürde farklı isimlerle dillendirilen “Tammuz” yani bereket tanrısından gelir. Dumuzi, Babil’de Tammuz ismiyle anılmıştır. Sümerlerde ise Dumuzi ismiyle bitkiler, toprak, bereket ve çiftlik hayvanları tanrısı olarak kabul edilmiştir (Altuncu 2014:138). “Evvel” Arapça başlangıç anlamına gelen bir sözcük. Güneş takvimine göre 14 Temmuz Ay takvimine göre ayın biri yani 1 Temmuz’u ifade eder. Oldukça çok sayıda olan Sümer tanrıları bir sistem içerisinde düşünülmüş, Sümerlerin zihinsel tasavvurları sayesinde bu tanrılar teolojik bir inanç olarak kalmayıp, kültür, edebiyat ve mitolojide köklü varlıklar olarak betimlenmiştir (Altuncu 2014). Bu durum kültürel devamlılığı sağladığı gibi Evvel Temmuz bayramını da tekil bir örnek olarak eşsiz kılıyor.
Diğer bir açıklamaya göre ise Evvel Temmuz Bayramı’nın adı “ Iyd ıl Havariyun”dan gelir. Kutlanma sebebi ve hikâyesi ise şöyledir: Hıristiyanlığı yaymak amacıyla havarilerden ikisi Antakya’ya gelir. Şehre girdikleri sırada Habib-i Neccar ile karşılaşırlar. Habib-i Neccar yatalak oğlunun havariler tarafından iyileştirilmesi sonucu Hz. İsa’ya biat eder. Havariler ve Habib-i Neccar’ın çağrılarına rağmen halk yeni dini reddeder. Gelişmeler Antakya kralının kulağına gider. Durumdan hoşlanmayan kral Havarileri hapse atar. Havarilerden uzun süre haber alınamayınca Hz. Şemğun (üçüncü Havari) Antakya’ya gönderilir. Hz. Şemğun gerçek kimliğini gizleyerek saraya sızar ve kralın güvenini kazanır. Amacı havarileri bulmak ve onları kurtarmaktır. Kralın güvenini kazanan Hz. Şemğun bir yolunu bulup tutsakları kralın huzuruna çıkarır. Havariler Hz. İsa adına dua ederek bir kör, bir abras (albino) ve kötürümü iyileştirirler. Nihayetinde vezirin ölü oğlunu diriltince vezir ve kral da bu mucize karşısında hemen orada Hz. İsa’ya biat ederler. Tarih: 1 Temmuz. Miladi Takvime göre 14 Temmuz’dur. Bu anlatım Kuranı Kerim’de Maide, Yasin, Bakara surelerinde geçmektedir.[2]
Bayram ritüelleri
Evvel Temmuz bayramının kökeni tartışıladursun, bayram ve festival bereketin, bolluğun ve birlikteliğin şenliklerle kutlandığı bir gün olmaya devam ediyor. 2000li yıllara kadar Evvel Temmuz, 14 Temmuz’da Antakya, Harbiye (Defne) ve civar ilçelerden pek çok kişinin işini gücünü bırakıp giyinip hazırlandığı, Samandağ’a Hz. Hıdır ziyareti etrafında toplanarak hem ziyarette ibadet hem de kumsalda kutlamalar, halaylar, türküler ile geçen bir bayrammış. Bazen Sara teyzenin dediği mesire yerlerinde bazen de nehir veya deniz kenarında kumanyalarını alıp şenlik yapılarak kutlanırmış Evvel Temmuz. Evvel Temmuz’da kurban kesilir ve “Hırisi” adı verilen buğday ve et ile yapılan bayram yemeği yapılır ve dağıtılırdı. Hırisi kültürü Evvel Temmuz için hala devam etse de elbette günümüzde Evvel Temmuz festivalinin kapsamı çok daha geniş. Eskiden hem kurbanlar hem de Sara teyzenin şiirde ifade ettiği halaylar, şarkılar, türküler hep toprak için. Hasat ve bereket için yapılan bu ritüelin anlamı biraz da Arap Alevi sosyo-kültürel tarihi içinde yatıyor. Adana-Mersin ve Antakya Alevileri 1970 sonrası değişen sosyo-ekonomik durumları öncesinde genellikle tarım işçisi yani “maraba” olarak çalışmakta ve bu şekilde geçimlerini sağlamaktaydılar. Bu nedenle toprağın bereketi en esas meseleydi. Hasat öncesi yapılan ritüeller aslında dünyada pek çok farklı kültürde ve coğrafyada karşımıza çıkmıştır. Bugün de dünyaya baktığımızda adı benzemese de, hikayesi benzer hatta aynı olan bir çok bayram ve ritüel bulunmaktadır. Örneğin 14. yüzyılda Azteklerin ilahilerinden yola çıkarak mısır hasadı için kurban verdiklerini ve toprak tanrıçasına duaları olduğunu biliyoruz. Ya da Hindistan’da zerdeçal hasadı için yapılan kurbanlar gibi pek çok örnek verilebilir. Tek tanrılı dinlerle beraber yeni algılar, hikayeler ve kutlanma şekilleriyle bu geleneğin devam ettiğine tanık oluyoruz (Hıdırellez, Paskalya gibi).
Evvel Temmuz Festivali
Fotoğraf Kaynak: Tuncay Yılmaz
Bölgesel ve kültürel anlamda Evvel Temmuz ritüelleri bize toprağı, doğayı ve birlikteliğin gücünü hatırlatıyor. Her sene ritüellere eklenen ve gençleri daha çok cezbeden popüler bir festival ile birleştirilen bu ritüel artık bereketin ötesinde yeni anlamlar barındırıyor. Öncelikle festivalin şu anki halini 2001’de Samandağ Kalkındırma Derneği kurulduktan sonra aldığını not düşmek gerek. Festival önceleri 2-3 gün ile kısıtlı kalırken son birkaç yıldır gündemi ele alan çeşitli paneller, kitap söyleşileri veya film gösterimleri ile 5-6 güne çıkarılmış ve popüler isimlerin de konserlere gelmesiyle festivale katılan profil daha çok gençlerden oluşmaya başlamış. Paneller ve gündüz aktiviteleri aracılığıyla dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri konu alıp tartışmaya sunarken aynı zamanda Ortadoğu’dan pek çok önemli ismi Samandağ’da bir araya getirmekte. Öte yandan kitlesel katılımlarla hem kültürel hem de politik anlamda Samandağ için güçlü bir ses olmuş bir festival. Getirdiği bu sesin dilsel, kültürel ve politik belleği sürdürme çabasından beslendiğini söylemek yanlış olmaz. Festivalin sunuşu Arapça ve Türkçe yapılırken, mümkün olduğunca yerelde Arapça müzik üreten gruplara da yer verilmeye çalışılıyor. 2012’den beri festivalin sunuculuğunu yapan Ümit Yoğun[1] “ben sahneye çıktığımda ilk selamı 4 dilde veriyorum: Arapça, Türkçe, Ermenice ve Kürtçe” diyor. Festivalin sol-sosyalist kültür açısından da politik bir belleği var. Samandağ’ın politik anlamda temsilini yansıtırken festivalin ücretsiz yapılması ve açık alanda sahilde tüm halka açık olması da ayrıca bir duruşu simgeliyor. Aynı zamanda festival bir emsal niteliğinde ve Defne belediyesi de Harbiye’de benzer organizasyonları yapmaya başladı.
Festival kişisel olarak benim için de heyecan verici ve her sene Evvel Temmuz’da memleketimde olmayı istememde önemli bir etken. Yurtdışında olduğum yıllarda katılamadığım zamanlarda içimdeki burukluk dün gibi hatırımda. Ancak elbette her organizasyon ve festival gibi Evvel Temmuz festivalinin de geliştirilebilir yanları mevcut.
Festivalin devamlılığı en büyük direniş
Festival Samandağ için de bölge içinde oldukça anlamlı ve ancak Ümit Yoğun’un da altını çizdiği üzere festivalde yerel bazı değerlerin, yerli üreticilerin dahil olabildiği bir platform yaratılması şart. Politik grupların öncülüğünü ettiği standlarda yerli emekçilerin, farklı etno-dinsel toplulukların varlığının daha görünür olduğu bir festivalin daha kapsayıcı ve zengin olacağı kanaatindeyim. Belki de kadınların kendi ürettiklerini sergileyebildikleri bir olanak yaratılabilir.
Desteğin ve bütçenin çok kısıtlı olduğu bir ortamda böyle büyük bir organizasyon hiç şüphesiz takdir edilmeli. Belleğin yitip gittiği, dilin unutulmaya yüz tuttuğu ve her gün biraz daha nefessiz kaldığımız bir dönemde bu festivalin devamlılığı en büyük direniştir. Nice bayramlara ve nice festivallere.
[1] Şiiri Arapça orijinalinden çeviren Uğur Akgül’e çok teşekkür ederim.
[2] Bu açıklama benim de içinde olduğum Ortadoğu Arap Halkları Araştırma Enstitüsü websitesinden tarih komisyonunun yazmış olduğu Evvel Temmuz yazısından ve alıntılanmıştır. Okumak için bkz. arapenstitu.com/tr/bellek-sanat-dil/evvel-temmuz.html
[3] Bu yazı için benimle görüşmeyi kabul eden ve Evvel Temmuz izlenimlerini paylaşan Ümit Yoğun’a teşekkürü bir borç bilirim.
Kullanılan Kaynaklar
Altuncu, Abdullah. 2014. Sümerlerde Tanrı Anlayışı ve Tanrılar Panteonu. Sosyal Bilimler Dergisi 4(7): 118-142 arapenstitu.com/tr/bellek-sanat-dil/evvel-temmuz.html Erişim tarihi: 29/06/2022
Öne çıkan görsel kaynak: http://www.arapenstitu.com