Antakya’nın son Noeli Antakya’daki son anılarımdan biri. Geçtiğimiz aylarda sıkça ziyaret ettiğim anılardan. Anı yaşamak derler, o gece her saniyeyi anda yaşadım ve en güzeli, bunun farkındaydım. Son Noelimizi unutmamak adına sizi de o anların içine çekiyorum. 24 Aralık 2022, Noel arifesi. Antakya’da sokaklar süslenmiş, Zenginler Mahallesi’nde, Saray Caddesi’nde bir Noel telaşı vardı. İlk önce Noel ayini, yıllardır görmediğin insanlarla kilise bahçesinde bayramlaşma, sohbet. Sonra eski Antakya’da arkadaşlarımla sıcak şarap planımız vardı. Öğleden sonra arkadaşım Öykü’yle kahve içmeye çıktık ve akşam yapacaklarımızı konuştuk. Yan masada lise arkadaşım Vilyım oturuyordu. İstanbul’dan Noel için gelmiş. Uzun zaman görüşmemiştik. Biraz sohbet ettikten sonra akşam kutlamada görüşmek üzere bulunduğumuz kafeden ayrıldık. O gün yapacaklarım arasında yirmi küsur yıl önce Antakya’dan Minnesota’ya taşınan Can abinin ricası üzerine ayinde video çekmek vardı.
Öykü ve ablamla akşam 7’de kilisenin önünde buluşacaktık ve lise arkadaşım Tatros’un babası bizi kapıda karşılayacaktı. Biraz geç kalsam da 19:30’u geçmeden kilisenin önünde buluştuk ve içeri girdik. Ayin başladı, kilisede adım atacak yer yoktu. En arkadaydım. Can abinin istediği videoyu çekip gönderdim, hemen cevap verdi. “Bora! Fark etmeden annemi de kadraja almışsın. Hemen önünde. Oraya dönmüş gibi hissettim. Sanki annemin arkasında ben varım. Beni ne kadar mutlu ettin tahmin edemezsin” dedi. Ayin sonrası kilise bahçesinde toplanıldı. Yıllardır görmediğim lise arkadaşlarım Soley’i, Seray’ı, lise ve üniversite arkadaşım Vilyım’ı, kaybolan kedisini evimin sokağında ararken tanıştığım Jasmin’i gördüm, bayramlaştık, ayaküstü sohbet ettik. Benim lise arkadaşlarımın babaları, anneleri, babamın, annemin ilkokul, ortaokul arkadaşları. Gözüm babamın ortaokul arkadaşı antikacı Migel amcayı arıyordu. Birkaç ay önce babamla dükkanına uğradığımızda ondan istediğim bir parça vardı, hem bayramını kutlayacaktım hem de unutmuşsa diye istediğim parçayı hatırlatacaktım. Kalabalıkta seçememiştim belki. O sırada Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Kadınlar Kolu Başkanı, aynı zamanda ablamın lise öğretmeni Meri teyzeyi yine yıllar sonra orada gördüm. Meri teyze ablamı görünce “Mimarımız! İyi ki geldin” dedi ve sarıldı. “Buse benim öğrencimdi, şu an kilisemizin mimarı ve tabii yakışıklımız da Buseciğimin değerli kardeşi Bora” deyip bizi sima ve isim olarak bildiğimiz İzabel ablayla, Marsel ablayla tanıştırdı, bayramlaştık. Kızları Evlin ve ablamın liseden arkadaşı Talin de kutlama için Ankara’dan gelmişti. Onlar da en az anneleri ve teyzeleri kadar samimi ve güleçtiler. Özellikle Evlin’i gördüğümde aklımdan ilk bu geçmişti. O anlarda Evlin’le ve Talin’le 2023 yılında hep irtibatta olacağımızı, dayanışacağımızı, İstanbul’da, Ankara’da bağış toplamak için yan yana standlarımız olacağını bilmiyorduk. Bir sonraki Noel aynı bahçede görüşeceğimizi varsayıp vedalaştık.
Daha sonra Öykü’nün arkadaşı Edmon, tüm kalabalığı kilise de kadraja girecek şekilde fotoğraflamamız için ve Öykü’nün @otukosu Instagram sayfasında paylaşması için bizi kilisenin idare odası kısmına çıkardı. Orada son Noel’i izledik birlikte. Bundan yıllar sonra da hatırlanacak o Noel’i kaydettik. Arka planda hep Feyruz’dan “Laylet Eid” (Bayram Gecesi) çalıyordu. O kadar çaldı ki ağzımıza takılmaması mümkün değildi. Hem Feyruz’a eşlik ettik hem sevdiklerimizle zaman geçirdik, bazılarına veda ettiğimizi bilmeden. Şimdi çektiğimiz fotoğraflara, videolara bakıyorum da, depremden önce bir araya geldiğimiz son etkinlikmiş bu. Videolarımıza yansımış insanların bazıları, hatta bu yazıda bahsettiğim bazı insanlar artık aramızda değiller. Belki de isimlerinin başına “rahmetli” yazmam gerekiyordu ama yazamadım, yazmak istemedim. Yazıyı yazmamın amacı son Noel’in anısıyla birlikte adlarının yaşaması çünkü. Bir videoda Lukas hep bir yerlere yetişmeye çalışır gibi çıkmış. Lukas’ın ikizi Piya İstanbul’dan Noel için dönmüş, belki uzun zamandır görmediği arkadaşlarıyla konuşuyor.
Saat 20:30 gibi gecenin olmazsa olmazı havai fişek gösterisi için kalabalığa döndük. Havai fişekle birlikte çan sesleri tüm eski Antakya’da yankılanıyordu. Türkiye’de başka bir kilisede görülmeyen, hatta Lübnanlı arkadaşımın sözleriyle Lübnan’da dahi görülmeyen -bu yoruma şaşırmıştım- bir gösteriydi bu. Havai fişek ne kadar büyükse ve renkliyse kalabalıktan bir o kadar “Vooov!” sesleri yükseliyordu. Her “vooov”da Öykü’nün de benim de yüzüm ayrı gülümsüyordu. Kilise Antakya’nın kalbinde olduğu için kutlama birçok yerden gözüküyordu. Kilisenin bahçesine bakan restoran da tıklım tıklımdı. Hem kilisenin kutlamasına başka ses gitmesin diye hem de geceye özel olarak restoranda müzik çalmamış. Oradaki insanlar da ilahileri ve Feyruz’un Noel şarkılarını dinlemiş. O gece Noel uzun zamandır hiç olmadığı kadar coşkulu kutlandı Antakya’da. Pandemi yasaklarının tam olarak kalktığı ilk Noel’di.
Her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyorum artık. Normalde Noel ayinine sadece cemaatin katılımına izin olur. O Noel, ayinin kapıları cemaatten olmayanlara da açıktı. Aileler, dostlar kuşaklar boyunca bir araya getiren geleneklere sarılı bir şekilde, diğer dost topluluklarla birlikte bu kilisenin gölgesinde son kez toplandı. O zaman bilmiyorduk ama atalarımızın bildiği, bizim bildiğimiz kilise bize, bizler de ona veda ediyormuşuz. Kilisede geçirdiğimiz dört saat sonunda Öykü’yle kendimizi eski Antakya sokaklarına attık. İlk hedefimiz eski Antakya’da bulunan evimizdi. Asıl planımız orada toplanıp sıcak şarap yapmaktı ama ısıtıcı çalışmıyordu. Bir de biraz üşendiğimiz için hemen ilerimizdeki şarap evine gitmeye karar verdik. Konu konuyu açınca Öykü ve Öykü’nün kardeşi Doğa’yla orada gece iki, üçe kadar oturduk. Sıcak şarabın tadı da tam olması gerektiği gibiydi. Antakya şarabından yapılmıştı. Orada da Noel’den dolayı Feyruz’un Noel şarkıları çalıyordu tabii. Dilimize dolanan Laylet Eid peşimizi bırakmamıştı. Çok da şikayet ettiğimiz söylenemezdi aslında. Şarapçıdan ayrılırken dükkan sahibi bize eski Antakya’nın çıkışına kadar eşlik etmek istedi. Bir şey olacağından değil de, içi rahat olsun diye. Kapısını bile kapatmadı, kimsenin gelip bir şey çalmayacağını biliyordu.
Son Noel hayatım boyunca aklımın bir ucunda parlayacak. Geçtiğimiz aylarda ne zaman Antakya’yı özlesem o geceye döndüğüm için ve Antakya yıkılmadan önce edindiğim en özel, en taze anılardan olduğu için hiçbir ayrıntısını unutmadım. Zihnimde Antakya’ya dair kalan bir hazine olarak kaldı. Bugün ise Antakyamız olmadan geçirdiğimiz ilk Noel. Özel günlerde kaybettiğimiz canların, Antakya’nın yokluğu daha çok hissediliyor. Depremden sonra Antakya’dan gitmek zorunda kalan Ortodoks topluluktan insanlar bugün Noel için topraklarına, Antakya’ya dönüyor. Noel’de Antakya’yı yalnız bırakmamak için, kaybettikleri insanların mezarlarını ziyaret etmek için. Kilise yıkılmış olabilir ama Antakya’dan Noel ayini eksik olmaz. Kilisenin mimarı Buse Ceren Gül (ablam), Dünya Anıtlar Fonu’nun desteğiyle kilisenin deprem öncesi bulunduğu konumda Noel ağacı süsledi. Bu gece artık dümdüz ve zifiri karanlık olan Saray Caddesi’ni ve eski Antakya sokaklarını o ağaç aydınlatacak. Mübarek güne güzel haber yakışır. Bugün eski Antakya’ya bir Noel, bir gün daha uzağız ama yeniden inşa edilecek kiliseye bir gün daha yakınız, çünkü Dünya Anıtlar Fonu, kilisenin yeniden inşası için gereken dünya çapı fon çağrısını bugün kurulan ve süslenen Noel ağacıyla başlatıyor.
İlk Noel, son Noel’e ve geçmişe veda değil, aynı zamanda yeni başlangıçlara ve umut dolu, Antakyalı yarınlara selam dursun! Dedemin deyişiyle, Tanrı kaybettiğimiz canların meleklerini yardımcı kılsın. En yakın zamanda, o bahçede, kaybettiklerimizin anısıyla, sevdiklerimizle olma dileğiyle sağlıklı, umut dolu Noeller. Ğiyd ıl milad mejid. Kil am u intum bi kheir.
Depremin ardından yıkılan Antakya Rum Ortodoks Kilisesi'nde süslenen çam ağacı