Bugün Ortodoks alemi Paskalya’yı kutluyor. Bugün kiliselerimizde okunan bütün ilahiler ve terennümler, meydana gelen yeni bir olayın sevincini vurgular. Hiç kimsenin Tanrı sözünün yaşam saltanatına sahip ve bedensel ölümü yenecek bir güce sahip olduğuna inanma imkanı olmadığı zamanlarda gerçekleşen bir olaydır bu. Eski Ahit’te ve İsa Mesih döneminde onun vasıtasıyla gerçekleşen dirilişler, nefsin bedenine iadesi şeklindeydi. Çünkü bedenden ayrılışından birkaç saat sonra gerçekleşmişti. Ama dört günlük ölü olan Lazar’ın diriltilmesi gerçekten yeni bir anlam taşıyordu. O zamanlar kanaat şöyleydi: Beden üçüncü günden itibaren çözülmeye başlar. Dört gün sonra bir bedenin diriltilmesi, yaşam gücü bulunan bir bedene nefsin iade edilmesi anlamına gelemez. Aksine, bedenin tekrar toplanıp hayata iadesi anlamındadır, yani yaşamın ölüme karşı zaferi konusudur. Diriliş ümidi budur.
Bugün seher vaktinde ve gün doğumunda iki sevinçli olay doğdu. Bu hafta içinde bütün Hıristiyanların yaşamaları, kazanmaları ve müjdelemeleri gereken yenilikler vardır. Nedir bu yenilikler? Bayramın anlamı nedir? İncil’in şu bölümü bize bu gizemi açıklıyor: “Nur karanlıkta ışık vermek için geldi ama karanlık onu anlamadı. Nur varoluştur, karanlık ise gerçekte sanal bir durumdur ve nurdan uzaktır. Eğer nuru karanlığa doğru tutarsak onu yok eder.” Bugün okunan İncil’in bu bölümü nurun zaferi önünde karanlığın yok oluşundan bahsediyor. Ve bu nur İncil yazarı Yuhanna’nın lisanında “Yaşam”dı ve yaşam insanların nuruydu.
Hıristiyanlık bir din olmaktan ziyade bir yaşam kaynağıdır. Diğer bir deyişle, hayatın dinidir. Ama hangi ve nasıl bir hayattan bahsediyoruz? Bazıları için hayat bir tesadüf sonucu oluşmuştur. Kimine göre, kainatın zalim ve kör gücüdür. Kimine göre de gelip geçici bir durumdur. Bir başka kesim için hayat yaşamsal olan anlamındadır. Yani hareketli ve yenilenen bir durumdur. Yani bir canlılık belirtisidir. Yani içinde olan her şey yenilenir ve kalır. Öyleyse yenilenme onun özüdür ve cevheridir. İnsan canlıdır, çocukları ve nesli sayesinde canlı kalır veya arkasında bıraktığı ve onu ölümsüz kılan eylemleri vardır.
Hıristiyanlık İsa Mesih’in dirilişine dayanarak gerçek ebedi hayatı keşfetmiştir. İsa Mesih’in ölümü ve dirilişi yaşam sınırlarının gerçekten bedensel ölümden daha uzakta olduğunu ortaya koymuştur. Bu konuda Doğu-Batı ayrımında üç farklı düşünce akımı vardır. Birincisi, sonsuzluğun korkunçluğunu vurgular ve şimdiki hayatla mukayese ettiğinde, gelecekteki yaşamın azameti ve yüceliği karşısında şimdiki yaşamın basitliğini, değişkenliğini, bozulmuşluğunu ve acılarını ortaya koyar. İkinci akım ise, şimdiki hayat ile gelecekteki hayat arasında büyük ayrım konusunda farklı bir görüşü olmayan akımdır. Bu görüş, Tanrı egemenliğine girişin Tanrı’nın karşılıksız bir hibesi olduğuna iman eder. Bunlara göre, geleceği eylemlerle değil, imanla kazanırız: “Yalnız iman et kurtulursun.” Bunun için şimdiki hayat İsa Mesih imanını yaymak ve sözlerle vaaz vermek eylemleriyle gayesine erişir. Ama bizim bu konuyla ilgili anlayışımız farklıdır. Üçüncü akım ise, yukarıda anlatılanların hepsi hayattan birer manzaradır. Bazen yanlıştır, bazen de gerçektir. Ama her halükarda İncil’de ve özellikle de Yuhanna İncili’nde okuduğumuz hayat bu değildir.
Hayat, İncil’in tanıttığı gibi dünyaya gelen nurdur. Hayat, beden alan Tanrı sözüdür ve bu “söz” Allah’tır. Yaşam olan İsa Mesih’le kişisel ilişki deneyimi bir hayattır. Bu deneyimi, bu hayatta bilmeyene, ne kuruluşlar, ne iyilikler, ne nesiller, ne iman ve ne de müjde ve sağlık bunu verebilir. Aziz Pavlus misali haykırmak bir yaşamdır: “Ben değil, Mesih bende yaşıyor” ve “Rab hayatımdır, nurumdur ve kurtarıcımdır.” Bunun için kilise, Diriliş Bayramı gününden itibaren kiliselerde “Resullerin İşleri” bölümünün okunmasını düzenlemiştir. Çünkü kilisenin tesisi dirilişin bir ürünüydü. Zira daha önce havarilerin hepsi dağılmışlardı. Diriliş kilisenin sebebi ve gayesidir. Kilise dirilişten gelmiştir ve amacı onu müjdelemektir. Bu nedenle, Mesih dirilmemiş olsaydı, bütün imanımız batıl olacaktı. Mesih dirilmeseydi yaşam deneyimini kiminle yaşayacaktık? “El Mesih Kam, Hakkan Kam”.