Beyrut’taki patlamalar, yalnızca bir ülkenin değil, Ortadoğu’nun kalbinin attığı toprakların derin yaralar aldığını, Gazze’ye yapılan saldırılardan sonra bize kendini bir kere daha şiddetli bir şekilde gösterdi. Lübnan halkı, bu felaketle birlikte daha da derinleşen ekonomik ve toplumsal zorlukların içine sürüklendi. Gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide doğma büyüme Beyrutlu akademisyen Varak Ketsemanian’la konuştuk. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde Tarih bölümünde Orta Doğu ve Modern Tarih dersleri veriyor. Beyrut’un Eşrefiye (الأشرفية) bölgesinde yaşıyor. Ketsemanian’la Türkçe gerçekleştirdiğimiz bu röportajda İsrail saldırıları sonrasında Beyrut’ta ve Lübnan’daki durumu ve insanların genel hissiyatını konuştuk.
Bu röportaj, Lübnan halkının yaşadığı acıları yakından dinleyip onlarla bir dayanışma köprüsü kurmamız adına umarız bir fırsat olur.
Röportaj: Yiğit Göktuğ Torun
İsrail saldırıları başladığından beri Lübnan’da ve spesifik olarak Beyrut’ta neler yaşanıyor gördüklerinizi anlatabilir misiniz? Güneyde başlayan saldırılar sonrası Beyrut’ta genel insanların hissiyatı nasıldı ve saldırılar Beyrut’a da sıçramaya başlayınca bu nasıl değişti? Özellikle de sizin için?
Aslında şunu söylemek gerekiyor: Beyrut neredeyse bir senedir bu durumda. Gazze katliamı başladığında zaten Lübnan bu savaşa girmiş halindeydi. Ama genel olarak hissiyat şuydu: Bu savaş tam da büyük savaşa dönüşmeyecek diye düşünüyordu herkes. Bir şekilde güneyde sınırlı kalacak diyorlardı. Hizbullah ve İsrail arasında füze atışları olacak sadece deniliyordu. Kimse bu kadarını düşünmüyordu açıkçası. Ve kimse bu savaşın bu kadar büyük olacağını da düşünmüyordu maalesef. Sürekli karşılıklı bildiriler vardı, İran İsrail’i vuracak veya İsrail Hizbullah’ı vuracak diye açıklamalar geliyordu. Bunlar ama insanların alıştığı açıklamalardı ve çok ciddiye alınmadı başta, büyük olacağı düşünülmedi. İnsanların dolayısıyla çok da umursamadıkları bir olaydı. En azından ilk aylar ve ilk başta böyleydi. Son iki üç haftadır Lübnan tamamen savaş meydanına dönüştü. O telefonların ve bazı diğer cihazların patlamasından sonra genel hissiyat tamamen değişti. İnsanlar yaklaşık 5 senedir ekonomik krizden dolayı zaten kötü durumdaydı, liman patlaması da insanları kötü duruma sürüklemişti, insanlar gergindi. Son iki üç haftada insanlar daha da gergin olmaya başladılar. Sonuçta, savaş Beyrut’a kadar geldi.
Savaşın Beyrut’a gelmesinden önce insanların farklı beklentileri vardı. Genel olarak şunu söyleyebilirim: Herkes Hizbullah’ın çok daha güçlü olduğuna inanıyordu. İsrail’e çok daha fazla zarar verebileceğine inanıyordu. Son birkaç haftadır bir hayal kırıklığı var insanlarda. Bu kadar beklenti ve vaadden sonra, Hizbullah’ın bu duruma gelmesi, insanları hakikaten şaşırttı. İnsanlar bunu konuşuyor bir şekilde. “Hani böyle olmayacaktı? Hani bu kadar ilerlemeyecekti?” diye soruyor herkes. Herkes şok halinde.
Raghed Waked - @raghedwaked
Mültecilerin durumu var tabii ki. Sayısını bilmiyorum ama çok fazla sayıda. 200.000, 300.000 gibi bir sayıda insan Beyrut’a, Trablus’a ve kuzeydeki başka yerlere geldi ve buralara yerleşmeye çalışıyorlar. Bu insanları daha da geriyor. Zaten küçük bir şehir, zaten ekonomik durum berbat. Mültecilerin buraya gelmeleri insanları daha da rahatsız ediyor yani. Hem ekonomik, hem politik hem de sosyolojik açıdan bu toplumdaki gerginliği daha da artırıyor. Mülteciler kalacak mı, gidecekler mi, ne kadar burada duracaklar lafları geçiyor hep Beyrut sokaklarında. Bazı mahallelerde mültecileri istemiyorlar, bazı mahalleler de bir şekilde yardım etmeye çalışıyorlar. Milli birlik ve beraberlik olduğunu düşünmüyorum şu an Beyrut’ta. İnsanlar çok daha gergin, çok çabuk sinirleniyor birbirlerine. Şunu da belirtmek gerekiyor ama: Beyrut’ta bir panik yok! Savaş başladı da ne yapacağız, nereye gideceğiz tarzında bir genel panik durumu yok. Bazı yerlerden, özellikle de güneyden gelen insanlar tabii ki panik halindeler. Evlerini kaybettiler, işlerini kaybettiler, ailelerini kaybettiler. Tabii ki bu insanları anlıyoruz bir şekilde ama genel olarak Lübnan’ın daha kuzeyinde hayat sanki normal gibi gidiyor. Böyle lokantalardan ve bunun gibi yerlerden bahsetmiyorum, onlar tabii ki çok etkilendi. Yine de insanlar işe gidip gelebiliyorlar. Bir şekilde hayatlarını normal devam ettirmeye çalışıyorlar. Zaten Lübnanlılar 4 senedir 5 senedir bu kötü durumda, korkunç bir krizde yaşıyorlar. Bu buhran bizim içimizde hep var zaten. Alıştıklarını söylemek zor tabii ki. İnsan alışmıyor ve alışmamalı da. Bunu normalleştirmemeliyiz. Yine de hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor insanlar.
Mültecilerden kastınızı açar mısınız?
Ben hepsinden bahsediyorum. Suriyeliler de var, Lübnanlılar da. Suriyeli de çok geldi çünkü. Bunların bir kısmı Suriye’ye dönmeye çalışıyor, bir kısmı dönmüş zaten. Geri kalan kısmı Lübnan vatandaşı. Farklı yerlere ve bölgelere yerleşmeye çalışıyorlar. Tabii ki Suriyelilerin durumu çok daha kötü çünkü zaten vatandaşlıkları ve ikametleri çoğunun yoktu ve bazı yerlere yerleşmeleri daha zor oluyor Suriyelilerin.
Şu an peki Beyrut’takiler için ne demek patlamaların, bombalamaların Beyrut’a gelmiş olması?
Beyrut’a gelene kadar bu savaşlar insanlara biraz daha uzak geliyordu. Çoğumuz için Güney biraz daha uzakta maalesef, savaş uçaklarının sesini duymuyoruz, bombalamaların sesini duymuyoruz. Savaşın Lübnan’a geldiğini biliyorduk oradayken ama güncel hayatımızı pek etkilemiyordu güneyde olanlar. Son üç hafta içerisinde durum tamamen değişti. Artık hedef tamamen Beyrut oldu. Her gün ve her akşam çoğu insan uyuyamıyor. Bazı insanlar sabahın körüne kadar televizyonun önünde kalmak zorunda oluyorlar. Bilmiyorlar çünkü işe gidebilecekler mi gidemeyecekler mi. Çocukları okula gönderip gönderemeyeceklerini bilmiyorlar. Bakanların kararlarını bekliyorlar. Okullar açılacak mı kapatılacak mı? (Okullarda şöyle bir durum var: Üniversiteler kapalı, Beyrut Amerikan Üniversitesi mesela, çevrimiçi derslere geçti, bu hafta böyle devam edecek. Diğer lise ve ilkokullarda da durum belli değil -güneydeki ve Lübnan’da patlamanın olduğu yerleri saymazsak, ki sadece Dahiye’den* (الضاحية الجنوبية) bahsetmiyorum orada zaten öğrenci kalmadı, hedef alınmayan okullardan bahsediyorum.) Bazı okullar kapılarını mültecilere açtı, bazı okullar çevrimiçi devam etmeyi tercih ediyor, bazı okullar ise normal eğitime devam edecekmiş. Benim anladığım kadarıyla böyle. Standart bir karar yok. Herkesin uyguladığı bir karar, uygulamak zorunda olduğu bir karar yok. Her okul, her müdür kendi okulu adına karar veriyor. Eğitim Bakanı şöyle bir karar veriyor: Her okul kendi koşullarına ve durumuna göre devam etsin. Eğer çevrimiçi yapabiliyorsa çevrimiçi yapsın, eğer okul kampüsünü mültecilere açmışsa, orada dersler falan olamayabiliyor çünkü mültecilerle ilgileniyorlar. Yani şu an çok karmaşık bir durumdayız. Bu mülteci çocuklarının, mülteci öğrencilerin eğitim hayatlarına nasıl devam edeceklerini kimse bilmiyor. Dışarıdan yardım gelip gelmeyeceğini de bilmiyoruz. Çok kötü bir durum bu durum eğitim açısından. Çok karmaşık bir durum ve zaten Lübnan devletinin bunu idare edebilecek bir kapasitesi de yok. Yani, tamamen okul müdürlüklerine bırakılmış bir durumda eğitime devam edilip edilmeyeceği.
Raghed Waked - @raghedwaked
Bombalar size ne kadar yakın yerlere düşüyor? Siz nerede yaşıyorsunuz ve bombaların düştüğü yerlere ne kadar uzak veya yakın? Belli bir bölge mi bombalanıyor yoksa farklı farklı risk bölgeleri mevcut mu?
Genel olarak bombalar güneye düştü, Beyrut’ta da daha çok Hizbullah’ın güçlü olduğu Dahiye bölgesine düştü. Benim olduğum bölgeye yakın bir bölge Dahiye. Beyrut çok küçük bir şehir! Aslında Dahiyeh benim olduğum yere 15 dakika arabayla. Bütün savaş uçakları seslerini, drone’ları duyuyoruz. Bombalamalar sadece Dahiye ile sınırlı kalmadı tabii. Geçen hafta ve bu hafta içinde de Dahiye dışındaki mahalleler de vuruldu. Genel olarak Şii nüfusunun yoğun olduğu bölgelere bomba düşüyor ama bazı mahalleler de hedef alıyor. Sunnilerin yoğun olduğu Kola Mahallesi de hedef alındı**. Ve tabii ki bu sadece Beyrut için. Bombalamalar sadece Beyrut’la sınırlı değil, Lübnan’ın birçok yerine bombalar atılıyor. Beyrut’un dışında Beka Vadisi’nde (وادي البقاع), Cebel-i Lübnan’da (جبل لبنان) bazı yerler, Trablus (طرابلس الشام), Sayda (صيدا) ve Sur (صور), ki son ikisi zaten Güney Lübnan’daki bölgeler, hedef alındı tabii ki.
Beyrut sokaklarının boş olduğu ve insanların başka bölgelere veya ülkelere gitmeye çalıştığını okuyoruz haberlerde. Sizin bu konuda gözlemleriniz nasıl acaba? Siz gitmeyi düşünüyor musunuz yoksa orada durmaya devam mı edeceksiniz şimdilik, eğer özel değilse?
Tabii ülkeyi terk eden bir sürü insan oldu. Yurt dışına giden bir sürü insan oldu ve bu yeni değil. Bu olaylar başlamadan önce bile, 1 yıl önce yani insanlar ülkeyi terk etmeye başlamıştı. Son iki üç hafta öncesinde bu olaylar daha da yoğunlaştı. Mesele şu: Bizim havalimanımız Dahiye’ye yakın bir bölgede. Bazen oraya gitmek çok ama çok tehlikeli oluyor çünkü her gün bombalamalar oluyor o bölgede. Sadece Middle East Airlines (MEA) çalışıyor o bölgede. Diğer havayolları şirketleri uçuşlarını iptal etti Beyrut’tan. Dolayısıyla herkes çıkamıyor, Beyrut’tan çıkmak zor oluyor. Vize meselesi var, uçulan yerler meselesi var, yolun Dahiye’ye yakın olması durumu var…
Normal denilen tabii ki çok öznel bir tanımlama. Bu şartlar altında normal bir hayat sürdürmeye çalışmak tabii ki imkansız ama insanlar işe gitmeye çalışıyorlar. Nasrallah’ın öldürülmesinden sonra üç gün, dört gün sokaklar tamamen boştu. Kimse dışarı çıkmıyordu, kimse Beyrut’a doğru gitmiyordu. Sanki ama bu hafta başkent yani Beyrut biraz daha hareketli. Ama şu an Beyrut’un şehir merkezine giderseniz orası mültecilerle dolu. Camilerin önünde bir sürü yoksul aile var. Şehir o açıdan da çok hareketli. Bir sürü mültecilerin yoğun olarak geldiği mahalleler var. Özellikle mülteci konuk eden mahalleler var. Bazı mahallelerde hayat devam ediyor. Lübnan’ın daha kuzeyinde olan kasabalar, şehirler, bir şekilde hayata orada devam etmeye çalışanlar da var. Tabii ki gece hayatı, barlardan bahsetmiyoruz. Bunlar tamamen durmuş durumda. Beyrut’un çok ünlü gece hayatı bölgeleri tamamen tenha durumda. Dükkanlar da kapalı. O açıdan “normal” dediğimiz hayat tamamen işe bağlı. İnsanlar sabah işe gidiyorlar, saat beş olmadan evlerine dönüyorlar çünkü bombalamalar genelde akşam başlıyor. İnsanlar da akşam olmadan eve dönmek istiyorlar.
Bu durumda çocuklar nasıl etkileniyor sizce? Çevrenizdeki çocuklara yönelik bir tedbir alındığını görüyor musunuz?
Yani şöyle diyeyim: Ben çok küçük çocuklardan bahsedemiyorum çünkü ben bu çocuklarla çalışmıyorum. Benim çocuğum da yok ama öğrencilerimden bahsedebilirim, üniversitedeki öğrencilerden. Dahiye’den çıkıp ya da başka yerlerden Beyrut’a gelmiş ya da ülke dışına gitmiş öğrencilerim var. Bazı öğrencilerin internete erişime yok. Derslere pek katılamıyorlar. Rahat bir ortamda değiller ya da. Bunu çok iyi anlıyoruz ve görüyoruz. Ve daha esnek olmaya çalışıyoruz üniversite ve hocalar olarak. Ondan sonra aile yakınlarını kaybetmiş öğrenciler var. Acı çekiyorlar, yastalar ve her gün yazıyorlar: “Ben bu hafta derslere katılamayacağım. Ya internet yok ya da başka yere gideceğiz, hep yoldayız.” diyorlar. Yani herkes hep yolda. Evlerini kaybetmeyenler bile, Beyrut’takiler bile aile yakınlarını kaybettiler ama bir yandan da. Üniversite olarak, hoca olarak bu olaylara rağmen onların akademik hayatlarını devam ettirmeye çalışıyoruz. Sonuçta bu öğrenciler hayatlarına devam edecekler. Biz bir şekilde burada zaman da kaybediyoruz. Ders yapamıyoruz, öğrenciler kampüse gelemiyorlar. Bu çevrimiçi öğretimle bütün meseleleri çözemiyoruz ama yine de elimizden geldiği kadarıyla bu öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Raghed Waked - @raghedwaked
Aile yakınını kaybedenlerden bahsettiniz. Fazla mı bu öğrenciler?
Sayısını bilmiyorum açıkçası. Sadece benim derslerimde ama iki ya da üç öğrenci oldu. O telefon ve sinyal patlamalarından sonra bazı etkilenen öğrenci aileleri vardı. Onu da gördüm. Ondan sonra benim gördüğüm ya da anladığım kadarıyla öğrencilerin büyük bir kısmı başka bölgelere gitmiş. Başka bölgelere yerleşmiş. Bazılarının dağlarda evleri var, oralara gitmiş olanlar mevcut. Normal şekilde derslere katılamıyorlar. Yine de bir çaba gösteriyorlar. Her şeye rağmen öğrencilerin akademik hayatlarını devam etmeye motivasyonları olduklarını görüyorum. Biraz çünkü bu da çıkış yolu, bilet olarak görülüyor. Bazen mesela ben kısa ders yapıyorum. Kalan zamanı öğrencilerle sohbete ayırıyorum. Ne düşünüyorsunuz vs. diye soruyorum. Bunları tartışıyoruz.
Burada sadece Dahiye ve güneyden değil bu yakınları kaybetme durumu maalesef. Sadece şii öğrencilerden bahsetmiyoruz burada. Şii ya da şii olmayan öğrenciler de bu savaştan etkileniyor. Üstte dediğim gibi bomba sadece güney ve Dahiye’ye düşmedi. Herkesin farklı bir şekilde acısı var. Kimi ailesini kaybediyor, kimi bombalama seslerinden uyuyamıyor, kiminin internet erişimi olmuyor. Bir şekilde herkes etkileniyor. Bunun Hizbullah ile hiçbir alakası yok. Ve bence böyle algılamak da çok yanlış oluyor. Haberler sürekli bunun üzerine odaklanıyor. Beyrut’ta neredeyse herkes etkileniyor. Farklı şekillerde ve şiddetlerde tabii. Ölüm haberi alan öğrenciyle, internet erişimi olmayan öğrenci arasında fark var. Ama sonuçta hepsi etkilenmiş oluyor.
Raghed Waked - @raghedwaked
Bu süreçte internete erişiminiz nasıl? İnternet dışında elektrik, su, gıdaya erişim gibi temel ihtiyaçlara erişimde durum nasıl? Bunda sıkıntılar yaşanıyor mu şu an orada ve bu sıkıntıları nasıl çözmeye çalışıyorsunuz? (Tam bu sorunun cevabı sırasında Varak Bey’in elektriklerinin kesildiğini belirtmekte de fayda var…)
Demin de elektrik gitti gördünüz, ama internet gitmedi. Modem’e UPS koyuyorum ben, elektrikler gidince modem etkilenmiyor. İnternet erişimim yoksa gidecekti.
Lübnan’da internet çok kaliteli değil, internet erişimimiz çok kaliteli değil. Yine de işlerimizi görüyordu. Bu çevrimiçi eğitim süreci ile göreceğiz ne sıkıntılar yaşanacak, biz de onlara göre çözüm bulmaya çalışacağız. Bizim kampüs şu an öğrencilere açık, internet erişimi olmayan öğrenciler kampüse gidip oradan girebiliyorlar derslere. Yine de kampüse erişim de büyük sıkıntı. Bazı öğrencilerin böyle bir lüksü yok. Bu kadar esnek olmak hakikaten lüks, çünkü internet erişim genelde çok büyük sıkıntı, bilgisayara erişmek büyük sıkıntı. Biz şu an mesela derslerimizi kaydediyoruz, ki katılamayan öğrenciler sonradan izleyebilsin o dersleri diye. Pandemi dönemi gibi, ama bu koşullar altında çok daha kötü ve çok daha tehlikeli bir durum. Pandemide herkes evinde oturup derslere devam ediyordu. Şu an ailesini kaybeden var, evi olmayan var… Bir sürü daha tehlikeli durum söz konusu…
Kampüse erişim sıkıntısında da iki büyük neden var: Toplu taşıma sistemi bizde çok verimli değil. Öğrenciler Jebel’e, dağlara çıkmışlarsa Beyrut’a gidip gelmek her gün zor oluyor. Benzin meselesi sıkıntı. Kampüs açık olsa bile bu koşullar altında oraya gitmek zor oluyor çünkü bombanın veya bombaların nereye düşeceğini de bilmiyoruz. Dediğim gibi bölgeler her gün değişiyor. Her gün bombalamalar başka bir bölgeyi kapsıyor. Gündüz de olabiliyor, gece de olabiliyor. Saati de belli değil. Genel olarak akşamüstü başlıyor ama yine de gündüz de oluyor. Bunu çok net söyleyeyim.
Mülteciler konusuna gelirsek; biz, mültecilerin koşullarını pek konuşamayız. Ben de konuşamam yani onlar adına da konuşmak istemem ama genel olarak bir panik durumu şimdilik çok fazla yok. Herkes marketlere falan koşmuyor. Benzin istasyonlarda kuyruklar falan da yok çok şükür. O genel ve temel ihtiyaçlar galiba şimdilik sağlanabiliyor diyebilirim. İnsanlar o açıdan normal hayatlarına devam ediyor. İki gün önce markete gittim ben, bir panik veya bir kuyruk yoktu. Beyrut’ta olan marketlerin ve Dahiye’ye yakın olan marketlerin durumu farklı olabilir.
Açıkası ben de bu kadar panik olmamasına şaşırdım. Savaşın Beyrut’a sıçramasından sonra Beyrut’ta çok büyük bir panik ortamı olacağını sanıyordum ama Allah’tan olmadı. Ama kimse olmayacağını da söyleyemez bu durumda.
Şu an Lübnan’da insani yardıma ihtiyaç duyuluyor mu? Birleşmiş Milletler gibi yapılardan yardım geliyor mu Lübnan’a? Yoksa Gazze’de olduğu gibi bu konuda da bir sıkıntı veya kesinti mevcut mu?
Şu an tabii ki var. Özellikle mültecilerin çok fazla ihtiyacı var. Bunları karşılamak Lübnan devletini aşan bir durum. Devletin kapasitesi kısıtlı. Bundan önceki kriz durumunda devlet zaten çökmüş vaziyetteydi. Bu ihtiyaçları tabii ki devlet karşılayamaz. Şu an her yardım çok önemli hem mülteciler için hem de başka bölgelerde olan insanlar için. Özellikle öğrenciler için.
Şimdilik yardımların Beyrut’a gelmesinde bir kesinti görmedik Gazze’deki gibi olmadı ama havalimanında sadece MEA çalıştığı için bazı havayolları buraya uçamıyor. Belki yardım gönderilmek isteniyor ama gönderilemiyor bu sebeple. Yardım da bu sebeple şimdilik limandan geliyor. Beyrut ve Lübnan limanlarına şimdilik bir ambargo falan yok ama olup olmayacağını da kimse bilmiyor çünkü 2006 Temmuz Savaş’ında (2006 Lübnan Savaşı) limanlara ambargo vardı. O zaman çok büyük kriz yaşandı. O savaşa kıyasla durum biraz daha normal. Maalesef ama devlet çökmüş vaziyette, kurumlar çalışmıyor. Her yardım insanlar için büyük önem arz ediyor ve hayati.
Raghed Waked - @raghedwaked
MEA nerelere uçuyor peki?
MEA’ın kapasitesi Gazze savaşı başlamasından sonra yarıya indi. Yine de Avrupa’ya, Türkiye’ye ve Arap ülkelerine uçuyor. Türkiye vizesiz sadece. Bazı Arap ülkelerine vizeyi sınırdan alıyorsun, Mısır gibi… Suriye’ye de kimliğimizle giriş yapabiliyoruz.
Mümkün değil tabii ki ama bu saldırıları biraz bir kenara koyabilseydik, Lübnan’ı ve Beyrut’u nasıl tanımlardınız? Bunlardan önce nasıl bir yerdi? İnsanların günlük yaşantısı nasıldı ve nasıl bir hayat yaşanıyordu orada? Bu saldırılar bittiğinde sizce Lübnan’ın önceki yaşantısına dair kalıcı nasıl hasarları olacak? Hangi konularda Lübnan ve Beyrut eskisi gibi olmayacak dersiniz? Ya da tekrar eskisi gibi olabileceğini düşünüyor musunuz kendi açınızdan?
Zor bir soru… Çünkü biraz önce dediğim gibi dört, beş senedir insanlar bu durumda yaşıyor. Krizden krize atlayıp duruyoruz. 2019’da başladı, ondan sonra pandemi, ondan sonra liman patlaması, sonra ekonomik çöküş ve siyasi çöküş… Bir şekilde bu savaş bu krizlerin en büyüğü olarak yorumlanabilir. Bir şekilde krizlerin devamıyla doğal bir sonuç gibi… İnsanlar böyle algılıyor yani. İnsanlar bu savaşı yeni bir kriz olarak görmüyor. Birkaç senedir yaşadıklarımız üstüne bu da başımıza geldi diyorlar. Lübnan’ın geleceğiyle ilgili geçen sene insanlar biraz daha iyimserdi ama şu an çok daha kötümserler. Çünkü bu savaşın nasıl biteceğini ve ne zaman biteceğini de bilmiyorlar çünkü ufukta görünmüyor. Lübnan ya tamamen harabe olacak ya da bu savaş durmayacak. Öyle gözüküyor.
Bunlardan önce Lübnan nasıldı peki? Bunu dışarıda yaşayanlar daha iyi bilirler. Beyrut çok daha hareketli bir şehirdi. Gece hayatı çok meşhur olan bir şehirdi. Mutfağı çok övülürdü, denizi en güzel denizlerden biriydi ama bu siyasi ve ekonomik sorunların gölgesi hep üstümüzdeydi. Siyasi ve ekonomik krizler maalesef bir günde doğmadı ve bir günde çıkmadı. Bunların hepsi geçmişte yaşadığımız olayların devamıdır.
Devletin olmaması, devlet kurumlarının çalışmaması insan hayatını nasıl etkiliyor bunu görüyoruz. En kritik durumda bile devlet diyebileceğimiz bir olgu kalmadı Lübnan’da. Tamamen çökmüş vaziyette. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu herkes görüyor. O sizin bahsettiğiniz ihtiyaçlar aslında devlet tarafından karşılanmalı. Devlet ve kurumları yok ise o ihtiyaçlar da karşılanmıyor. O yardım da bir şekilde gelmiyor.
Beyrut’tan bir fotoğraf, Türkçe: Bu ülke bizim.
Kaynak: Marija Carter - @marijacarter
Tabii ki Lübnan’da farklı inançlardan ve görüşlerden insanlar huzur içinde yaşıyorlardı da. Ama bu savaş sadece Hizbullah ve İsrail arasında bir savaş değil, aynı zamanda Lübnan’ın iç siyasetini de çok fena bir şekilde etkileyecek bir savaş. İnsanların -bundan biraz korkuyorum- bu savaş bittikten sonra çok daha radikal ve çok daha agresif olacaklarını görüyorum. O dini kimliklerin, siyasi kimliklerin çok daha radikalleşmesini görüyorum. Bu savaş devam ettikçe, o kimliklerin çok daha radikal bir yere gideceğini söyleyebilirim. Tamamen o bahsettiğimiz hoşgörüye aykırı bir durum oluşabilir. İnsanlar birbirlerinden çok daha nefret etmeye başlayabilir. Zaten bunun ipuçlarını görüyoruz bugün. Biraz önce bahsettiğim bazı bölgeler mülteci istemiyorlar ve almıyorlar. Bu bölgeler aslında bunun bir göstergesi. Ama Allah’tan ciddi olaylar patlak vermedi henüz Beyrut’ta, iç olaylardan bahsedersek. Böyle olaylar nadiren yaşandı ama bakalım… Bu savaş bittikten sonra inşallah o kötü yola gitmeyiz.
Bu savaş güneyle sınırlı kalmış olsaydı bile bence durumun bu kadar kötü olacağını herkes biliyordu. Sonuçta bu savaş güneye sınırlı kalamaz ve kalamayacaktı. Ve bu günler bunu gösterdi. Git gide güneyden Beyrut’a doğru geldi bu savaş.
Sizce Lübnan’ın dışında yaşayan insanlar Lübnan’ı desteklemek, sizlerle dayanışmak için neler yapmalı veya neler yapabilir?
Yani şu an bir sürü insiyatif var, özellikle bağışlar için. Bunlara katkı sağlamak bence önemli. Herkes yapabildiği kadarıyla katkı sağlayabilir. Dayanışma insiyatifleri bunlar. Bu sorunun ekonomik boyutu.
Tabii ki siyasi boyutu da var. Bu bombalamalara karşı sessiz kalmamamız gerekiyor ve bunları anlatmamız gerekiyor herkese. Bizim bugün yaptığımız gibi her gün ne gördüğümüzü, ne yaşadığımızı, ne düşündüğümüzü aktarmak çok önemli. Yurt dışında olan arkadaşlarla konuşmak, onlarla düşüncelerimizi paylaşmak bunun küçük bir tedavisi olabilir.
Ondan sonra Lübnan’ın büyük bir diasporası var. Eminim ki Lübnan diasporası çok fazla yardım gönderiyor zaten ama işte mesele erişim meselesi biraz da. Dediğim gibi eğer havalimanı tam teçhizatlı çalışabilirse bu yardımlar Beyrut’a ya da Lübnan’a erişebilir. Yoksa durum hakikaten çok kritik olur. Şu an dünyayla bağlarımızı koruyan sadece MEA kaldı. O da durursa çok feci olur durum Lübnan ve Beyrut için.
Burada herkes yapabildiği kadarıyla insanlara yardım etmeye çalışıyor. Bunun için umutlu ve mutluyum. Bazı yerlerde mültecilere yardımlar tabii ki oluyor ama bence bu yetersiz. Lübnan sonuçta küçük bir ülke. Ülkenin neredeyse %35’i harabe vaziyette. Böyle küçük bir bölgede insanlar ne kadar etkili olabilir ki zaten? Bunları da düşünmek gerekiyor.
Bir de şunu da eklemekte fayda var: Yurt dışında olan insanlar ve haberlerden burada yaşananları takip eden insanlar sadece kötü olayları görüyor maalesef ama bence bu savaşa direnmenin bir yolu da insanların normal hayatından da bahsetmektir. Biraz önce anlattığım gibi ama yine de insan olarak herkes yaşamaya devam ediyor. Burada yaşamak zorunda insanlar bunlara karşı, bunlara rağmen. Ve tabii yani insanlar yapabildikleri kadar işlerine gidiyorlar, okullarına gidiyorlar. Bir şekilde hayatlarını normalleştirmeye çalışıyorlar. Bunu da söylemek önemli benim için…
Beyrut’tan bir fotoğraf, Türkçe: Umut asla bitmemeli.
Picture: Marija Carter - @marijacarter
* Beyrut’ta patlamaların en çok yoğunlaştığı bölge.
** https://www.evrensel.net/haber/529454/israil-beyrutta-bir-binaya-saldirdi-fhkcnin-3-yoneticisi-oldu
Öne çıkan görsel: Raghed Waked - @raghedwaked