Alpaslan Dönmez, bugün gerek Türkiye’de gerek de dünya çapında bir ün kazanmış, kökleri Antakya’ya uzanan Hollanda doğumlu piyanist, şarkıcı ve besteci Karsu’nun babası. Karsu’nun babası olması dışında Dönmez’in Antakya’ya dair hafızası ve Türkiye’den Hollanda’ya uzanan yaşam hikayesi tarihsel anlamda önemli dönüm noktalarına işaret ediyor. Alparslan Bey ile kızına ismini verdiği ve doğduğu yer olan Altınözü’nün Karsu köyünden Hollanda’ya göç hikayesine, kızı Karsu ve onun müzik kariyerinde Antakya’ya dair izlere kadar birçok konuda söyleştik.
Röportaj: Ferit Yuhanna Tekbaş
Okurlarımız, kızınız Karsu’yu tanıyor, ancak bir de babası olarak sizi tanımak isteriz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Hatay’ın Altınözü ilçesi, Karsu köyünde doğdum. Altınözü lisesini bitirdikten sonra, 1980 yılında Hollanda’ya geldim, Hollanda’da Sosyal Bilimler Akademisi’ni bitirdikten sonra beş yıl Amsterdam belediyesinde gençlik uzmanı olarak çalıştıktan sonra yine Amsterdam’da kendi restoranımı açarak hayatımı kazanmaya devam ettim.
Genel olarak Antakya size ne ifade ediyor? Karsu’nun sizde yeri farklı olmalı ki kızınıza Karsu ismini vermişsiniz. Karsu’yu Hatay’dan farklı kılan yanlar nedir sizce? Ya da, farklı şekilde sormam gerekirse, Karsu deyince aklımıza ne gelmeli?
Antakya benim için çok kültürlü, kendi başına bir dünya anlamına geliyor. Her insan gibi doğduğum yer Karsu köyünü bir parçam olarak hissediyorum, Türkiye’ye her gittiğimde, Karsu köyüne gitmediğim zaman kendimde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorum. Bu duygumu güçlendiren bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Türkiye’ye tatilde iken Karsu (üç yaşındayken) “Baba ne zaman Türkiye’ye gideceğiz” diye sorduğunda, “kızım biz şimdi Türkiye’deyiz” dediğimizde “hayıırrrr benim Türkiye’ye” demişti. Kızım Karsu Karsu köyüne geldiğinde, arabadan iner inmez (nene ve dedesini görünce) “Türkiye’ye geldik” dediğinde, ne demek istediğini anlamıştık. Karsu için Türkiye Karsu köyüydü. Aslında yıllardır ben de aynı duyguları yaşadığımı böylece kızım Karsu’dan öğrenmiş oldum.
Ne hoş, ne duygu yüklü bir anı bu! Biraz da Karsu köyünden bahsedelim isterim. Karsu mahallesi bugün sadece Müslüman nüfusu ile biliniyor. Ancak Antakya’nın birçok yeri gibi Karsu’nun da farklı kültürlerle daha iç içe geçmiş bir yaşamı olduğunu tahmin ediyorum. Sizin çocukluğunuzda Hıristiyanlar da var mıydı bu köyde? Bir göç mü gerçekleşti?
Karsu köyünün onu Hatay’dan farklı kılan yönü, Altınözü’nün diğer köylerinden ayıran özelliği, tamamının Türk ve Sünni oluşu. Dolayısıyla göç gibi bir olay yaşanmamıştır. Köyler arasındaki sosyal yaşamda Arap Müslüman köyleri veya Arap Hıristiyan köyleri arasındaki kardeşçe yaşamayı ve bu farklılıkları hep zenginlik olarak görmüşlerdir.
Bahsettiğiniz gibi Karsu köyü tarihsel olarak da bölgedeki Hıristiyanlarla iç içe yaşamış. Hatta zaman zaman Hıristiyan komşularına da kol kanat germek durumunda kalmışlar. Bugün geçmişe dair Karsu’da neler anlatılır?Bölgedeki Hristiyanlar ile ilişkiler nasıldır?
Karsu köyü Müslüman bir köy olmasına rağmen köyümüze komşu olan Tokaçlı köyü ve Altınözü Sarılar mahallesi tamamen Hıristiyan vatandaşlardan oluşur. Gençliğimizde hep beraber aynı okullarda okur ve hayatın her alanında (sporda, sanatta, tarlada, piknikte, bayramlarda) beraber yaşardık. Ve hala sosyal medya üzerinden ilişkilerimiz dostça devam ediyor. Küçük bir tarihi anımı da paylaşmak isterim yeri gelmişken. Rahmetli babam Altınözü belediye başkanlığına aday olduğunda nüfus kaydını da Altınözü’ne yapması gerekliydi ve bizim o zamanki nüfus kaydımızı Hıristiyan mahallesi olan Sarılar mahallesine yaptırmıştı babam. Ve Hıristiyan vatandaşlar da babamın listesinden meclis üyesi ve hatta ilk olarak belediye başkan yardımcısı seçilmişti (hala Almanya’da yaşadığını bildiğim Mikail Kuşoğlu). En güzel anılarımdan biri de Müslüman bayramlarında Sarılar mahallesi ve Tokaçlı köyü papazları bize gelir bayramımızı kutlar ve biz de Noel bayramında annem, babam ile kiliseye gider kilisedeki ibadetten sonra oradaki ahaliyle bayramlaşırdık, çok güzel günlerdi.
Şu anda Hollanda’da yaşıyorsunuz. Ancak Antakya’dan ne zaman ve neden göç ettiniz? Büyük bir göç var mıydı sizin göç ettiğiniz dönemde?
Türkiye’den 1980 yılında ayrıldım, ayrılmak zorunda kaldım. Bildiğiniz gibi seksen öncesi Türkiye’de sağ sol olayları Türkiye’nin her tarafını etkisi altına almıştı. Ben de o zamanın ruhuna ters düştüğümüzden olsa gerek, 12 Eylül’de tutuklanarak bir müddet göz altında kaldıktan sonra, yurt dışına çıkmıştım. Hayatımı burada devam ettiriyorum.
Hollanda’daki yaşama entegrasyon kolay oldu mu? Hollanda’da bir Türk olmak konusunda sıkıntılar yaşadınız mı?
Tabii ki çok da kolay olmadı. Yukarıda da belirtiğim gibi zorunlu ve hazırlıksız bir ayrılık oldu, geldiğim ülkenin dili ve iklimi hayatı kolay kılmadı tabii ki. Bir de altı yıl boyunca illegal yaşamanın yanında, illegal çalışıp eğitimime devam etmek zorundaydım. Bu zorlu döneme rağmen kısa zamanda Hollanda’ya entegre olduğumu düşünüyorum. Tabii ki Türk olmanın veya yabancı olmanın getirdiği sıkıntıları da yaşadım. Ancak bunlara karşı verdiğim mücadelenin başarımda önemli payının olduğunu düşünüyorum. Sorunlar karşısında teslim olmak değil mücadele etmek gerekiyor.
Aile olarak Hollanda’da Antakya’ya özgü kültürel pratiklerinizi devam ettirebiliyor musunuz? Bu kültürel pratiklerden sizin için en önemlileri hangileri?
Antakya deyince akla ilk gelenlerin başında yemek geliyor. Dolaysıyla mutfağımızda Hatay yemekleri olmazsa olmaz. Bu arada, Hollanda’da 24Kitchen kanalında Karsu’nun sunduğu Türk yemeklerinin tanıtıldığı bir program da yapmaya başladık.
Antakya’ya ne sıklıkta gidiyorsunuz? Antakya’ya dönmeyi hiç düşündünüz mü?
Antakya’ya her yıl mutlaka bir iki defa gidiyoruz. Dönüşü herkes gibi tabii ki ben de düşündüm, ama hayatın akışı bunu engelledi, Özelikle Karsu’nun kariyerindeki hızlı gelişmelerden dolayı bunun biraz daha zor olduğunu düşünüyorum.
Kızınız Karsu’dan bahsetmişken… Karsu bugün dünyaca çok sevilmekle beraber Antakyalı Ortodokslar tarafından da sevilerek ve çok yakından takip ediliyor. Karsu’nun müziğe olan ilgisini ne zaman keşfettiniz? Profesyonel olarak bu işi yapmak istemesi sizde nasıl duygular yarattı.
Karsu’nun yaptığı sanatın herkes tarafından sevilmesi tabii ki bizleri de çok mutlu ediyor. Bunu sizlerden duymak bizleri ayrıca sevindiriyor, Antakyalı Ortodoks dostlarımıza bu vesileyle ayrıca teşekkür ediyoruz ve geçmiş Noel bayramlarını kutluyoruz. Keşfetmek diye bir şeyin olduğuna inanmıyorum, bunu hayatın akışı içerisinde gelişen bir sanatsal oluşum olarak görüyorum. Yeter ki çocuklarımızın yeteneklerinin gelişmesine fırsatlar verelim ve zamanın ruhuna göre destekleyelim. Profesyonel olarak daha geniş kitlelere ulaşarak insanlara bir nebze de olsa mutlu anlar yaşatabilmenin, farklı insanları bir araya getirebilmek veya kültürler arası köprü kurabilmek ve bunu daha geniş kitlelere ulaştırabilmek için etkili olduğunu düşünüyorum.
Karsu’nun başarısının bir baba olarak sizi çok olumlu etkilediği kesin. Bu duyguları bize tarif eder misiniz?
Tabii ki Karsu`nun başarısı olumlu etkiledi. Öncelikle başarısının sanatsal alanda ve yurt dışında oluşunun mutluluğu anlatılamayacak kadar çok. Bu başarısının nedeni de yurtdışında yaşayan gençlerimize rol model olabilmesi ve verdiği konserler ile farklı kültür ve değerleri bir araya getirerek farklı insanlar ve kültürler arasında köprü olabilmesidir.
Son olarak, Karsu’nun bugün yaptığı müzikte köklerinin, ailesinin Antakya gibi bir şehirden olmasının etkisi var mı sizce?
Olmaması mümkün değil diye düşünüyorum. Çocukluğunda batı klasik müzik ile başlayıp caz ve dünya müziğinden etkilendiğini ve hatta Arapça şarkı da söylemesiyle Antakya’ya uzanan bir müzik haritası olduğunu görebiliriz.