6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremi, Antakya’yı derinden etkileyen yıkımın en büyük tanığı oldu. Şu an itibariyle, bölgedeki insanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta büyük zorluklar yaşıyorlar. Zorlu hava koşullarında saatlerce su sırası beklemek, sağlık ve hijyen gibi basit gereksinimleri bile karşılamak mümkün değil. İnsanlar, bu zorlu koşullar altında temel gereksinimlerini dahi giderme mücadelesi veriyorlar. Buna ek olarak, bölgedeki sokaklarda, enkaz aralarında aç, yaralı ve hastalıklı şekilde hayatını sürdüren hayvanların sayısı, hayatta kalan insanların sayısına eşit, hatta onlardan daha fazla olabilir.
Bundan aylar öncesinde, yani deprem anına ve kurtarma çalışmalarının devam ettiği günlerde de hayvanlar ciddi zorluklar yaşadı. Deprem sırasında bazı insanlar, hayvanlarıyla birlikte enkaz altında mahsur kaldılar ve bazı hayvanlar deprem anında aşırı korktukları için sahipleriyle birlikte evlerinden çıkamadılar. Sokaklarda enkazlara giren çıkan veya saklanan hayvanlar ve bu hayvanları arayan insanlar nedeniyle karmaşık bir durum oluştu. İnsanlar, şoku atlattıktan sonra hayvanlarını güvende tutmak için güvenli bölgeler aramaya başladılar. Kurtarma ekipleri, gönüllü sivil toplum kuruluşları ve veteriner hekimler sayesinde hayvan kurtarma çalışmaları başladı, ancak bu imkansızlıklarla dolu ortamda bu çalışmalar yetersiz kaldı. Bir yandan kurtarma çalışmaları devam ederken bir yandan içlerinde kurtarılmayı bekleyen hayvanların olduğu ağır veya orta hasarlı binalar göz göre göre hayvanların üstüne yıkılmaya çalışıldı. Bazı durumlar gönüllülerin çabaları sonucu durduruldu. Bazı binalarda içerde canlı izine rastlanmadığı öne sürülerek maalesef yıkım durdurulamadı ve hayvanların içeride kaldığını söyleyen insanların olmasına rağmen yıkım işlemi gerçekleşti. Kurtarılan hayvanlar ise bölgenin imkansızlıklarından dolayı uzun süre tam bir sağlık hizmeti alamadılar. Hayatta kalan insanlar, hayvanlarıyla birlikte kalabilecekleri bir yer bulmakta da zorlandılar. Hatta sırf bu nedenle bazı insanlar, hayvanlarını sahiplendirmek zorunda kaldılar. Bu felaketi yaşayan insanlar için, evlerinde veya sokaklarında hayatlarına eşlik eden hayvanları kaybetmek ve onları şu an bu durumda görmek bunca şeyi yaşamış herkes için oldukça yıpratıcı.
Deprem öncesinde de Antakya'da sokak hayvanlarının refah seviyesi oldukça düşüktü. Şehrin hızla gelişmesi, sokak hayvanlarının yiyecek ve güvenli barınma bulma çabalarını daha da zorlaştırmıştı, bu da hem hayvanların sokakta yaşayabilmesini hem de sağlık sorunlarını beraberinde getiriyordu. Zaten dünya genelinde, hayvanların temel haklarına saygı duyulan ve iyi bir yaşam sürdürdükleri ülkeler oldukça az ve Türkiye genel olarak bu konuda sınıfta kalan ülkelerden biri. Ancak, bu durumu değiştirmeye çalışan hak savunucuları ve gönüllülerin çabaları sayesinde, en azından sokak hayvanlarının yaşam alanları, beslenmeleri ve sağlık durumları için verilen mücadelenin seneler içinde arttığını görebiliyoruz. Tabii, bu çabaları gösterenler, çevre sakinleri, belediyeler ve barınaklar türlü zorluklarla karşı karşıya bırakılıyor.
Deprem sonrası sokak hayvanlarını bekleyen ciddi tehlikeler
Yine deprem öncesinde Antakya’da gönüllü ağının bölgede büyümesiyle birlikte, sokak hayvanlarını beslemeye ve güvenli barınakları artırmaya yönelik çalışmalar başlamıştı, en azından sorunun görünürlüğü artmıştı. Ancak, maalesef yaşanan depremle birlikte işler tamamen tersine döndü ve hatta sokakta yaşayan hayvanların yanı sıra 'ev hayvanları' da bu zor durumda hayatta kalmaya çalışıyor. Bu, uzun vadede bölgedeki tüm hayvanların sağlığını ve çevre sağlığını ciddi şekilde tehdit edecektir. Çünkü bölge şu an herhangi bir canlının yaşaması için uygun bir yer değil. Hayvanlar, sokaklarda kalan enkazlardan buldukları yiyeceklerle veya gönüllü insanlar tarafından beslenerek hayatta kalmaya çalışıyorlar. Beslenme yetersizlikleri ve çevrenin sağlıksız durumu her canlı gibi hayvanları da etkiliyor. Bu durum hayvanlarda doğrudan sağlık sorunlarına yol açarken insanlar için zoonoz, yani hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklar açısından bir tehdit oluşturuyor. Tüm bu hijyenden uzak ve sağlıksız ortamda hayvanlar parazitlerle, vucutlarında enkaz aralarında gezerken oluşan yaralarla, beslenme yetersizliğinden oluşan bir dizi problemle hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Ne yazık ki, şu an bölgede tam teşekküllü bir veteriner kliniği bulmak neredeyse imkansız. Var olan veteriner klinikleri ise ağır hasar görmüş, cihazlarını ve hekimlerini kaybetmiş durumda. Açık olan klinikler büyük bir özveriyle işlerine devam etmeye çalışsa da hayvanların kapsamlı bir sağlık hizmeti alabilmeleri için çevre illere sevk edilmeleri gerekiyor, bu da kurtarma çalışmaları yapan gönüllüler için zorluklar doğuruyor ve bu canlıların temel hakları ellerinden alınmış oluyor. Bu hastalıklarla ve sağlıksız durumla mücadele edilmediği takdirde, zoonoz hastalıkların insanlara bulaşma riski de ciddi şekilde artıyor. Şu an bölgede hem hayvanlar hem insanlar paraziter mücadele vermeye çalışıyor. Ayrıca açlık ve hastalık nedeniyle hayatını kaybeden hayvanların bedenleri, uygun şekilde ortadan kaldırılmadığı için çevrenin doğal dengesini bozan etkenlerinden biri haline geliyor.
Bu durum, dünya genelindeki felaket durumlarının hayvanlar açısından hiçbir şeyi değiştirmediğini, hatta daha da kötüleştiğini gösteriyor. Bölgenin doğal dengesinin bu kadar bozulması, orada yaşayan vahşi hayvanların ve doğal yaşam alanlarının da zarar görmesine neden oluyor. Antakya, birçok canlıya ev sahipliği yapan bir coğrafyadır. Örneğin, birçok kuş türü göç zamanında bu bölgeyi tercih eder ve bir süre burada yaşar. Burayı tercih etmelerinin doğal yaşantıda birçok sebebi var. Bu sorunlar, bölgenin doğal denge sistemini bozacağı için bu çeşitliliği kaybetmemize sebep olabilir.
Bu kadar zengin bir yaşam döngüsünü içeren bir bölgenin korunmaması ve çözüm önerilerinin sunulmaması, Antakya'nın güzelliklerinden birini daha kaybetmemize neden olacaktır. Bu durumun görmezden gelinmesi, Antakya halkı için büyük bir kayıp olacağını düşünüyorum. Çünkü şehir tamamen yıkılmış olsa bile değerlerini korumak için herkes ciddi bir dayanışma içinde. Doğanın, sokaklarda yaşayan hayvanların ve diğer canlıların, insanlar kadar yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hoşgörülü toplumun temel bir parçası olduğunu unutmamak önemlidir.
Sokak hayvanları Antakya’yı Antakya yapan unsurlardan biri
Çok fazla acı yaşadığımız hepimizin ayrı ayrı derin yaralar aldığı şehrimizi, çocukluğumuzu, ailelerimizi ve arkadaşlarımızı bir anda kaybettiğimiz bir olay yaşadık. Hoşgörüsüyle bilinen bir toplumun yaşadığı coğrafyada insan kadar yaşama hakkına sahip olan diğer canlıların ve doğanın bugün getirildiği nokta tüm değer yargılarımıza tamamen ters düşen insanlarda oraya dair umudu körelten bir noktadadır. Bölgeden yolu geçmiş herkes bölgenin yaşama sevincini bilir. Bu deprem bize bu yaşama sevincinin güç aldığı çok fazla değer olduğunu gösterdi. Şehrin kendisi,sokağında yaşayan hayvanları, insanları, kültürleri, yemekleri, doğası, bölgeye dönemsel gelen kuşları, dilleri, dinleri orayı Antakya yapan temel taşlardır. Bunlardan birinin zarar görmesi Antakya’nın hep bir eksik kalmasına sebep olacaktır.
Yani kısaca Antakya’da büyük parkta neşeyle peşinize takılan köpekler, kiliselerin bahçesinde uçuşan kuşlar, uzun çarşıda peynircilerin önünde bekleyen kediler, baharla gelen yaz bitiminde herkesin el sallayarak uğurladığı leylekler de Antakya’yı Antakya yapan parçalar. Bugün bunların kaybolmasını görmezden gelirsek yarın yeniden kurduğumuz Antakya eski Antakya'nın yaralı ve eksik bir taklidi olmaktan öteye gidemeyecek.
Tüm canlılarıyla Antakya’nın tekrar tanıdığımız Antakya olması dileğiyle…