Ben Samandağ, eski adım ile Süveydiye. Türkçe’de karanlık olan yer demek. Üç dağın arasında Akdeniz’in kıyısı, uçsuz bucaksız yeşilliklere sahip, ölünce kavuşacağınıza inandığınız cennetin yeryüzündeki temsiliyim.
Ben Milleyha Asi Nehrinin deniz ile kavuştuğu yerde kalan son sulak alanım. Sayabildiğinizden çok daha fazla canlının yuvasıyım. Siz üstümde dinlenen kuşlarla biliyorsunuz beni, sesimi duyurmaya çalışan bir avuç gencin çabasıyla.
Oysa ben hep vardım ve var olacağım. Milattan önce İyonyalılar kurmuştur beni, Al-Mina’yı. O limandır ki bugün ki Antakya’nın varlığını sağlamıştır. Üzerimden geçen tekneler ticareti taşırken şehrinize, ortaya çıkardılar toprağın bereketini. Ben o toprağım, o topraktaki sulak alanım. Mileyha tuz gölü demek. Sofranızın tuzu benim. İşinizin bereketi benim. Ben bu toprakların kendisiyim. Hiç mi ders almazsınız yaşadıklarınızdan?
Neden bitti bu denizin bereketi, neden topraklarımız eskisi gibi çağıldamıyor, neden eksildi kahkahalarımız demez misiniz?
Her gün üzerimde yürürsünüz. Benden geldiniz bana döneceksiniz. Toprağım ben, bu kadar kıyam, bu kadar yok sayılma reva mıdır bana? Ben yeryüzüyüm bana ait olanı her seferinde alırım geriye.
Siz, ey insanoğlu, toprak bile doyurmuyor gözünüzü. Ne zaman doyacaksınız?
300’den fazla kuş türüne ev sahipliği yapıyorum. Yıllardır görmediğiniz kuşları benim üzerimde kayıt altına aldınız. Doğanın havaalanıyım. Ülkeye giren kuşlar da transit geçen kuşlar da ilk bende soluklanıyor. Daha geçen hafta üzerimde yaşadığını bilmediğiniz bir kurbağa ile karşılaşmadınız mı kucağım da? Daha bilmediğiniz o kadar çok canlı var ki koynumda.
Ve siz bu toprakların çocukları, beni yok etmek için var gücünüzle savaşıyorsunuz. Beni, toprağı tapulu malınız sayıyorsunuz. Üzerimden besleniyor, üzerimde uyuyor, üzerimde çoğalıyor, üzerimde yaşıyorsunuz ama kendinizin bana ait olduğunu hep unutuyorsunuz!
Yıllarca avlanma sevdanızdan çektim, şimdi molozlarınızdan ve üzerimde kalan bir avuç suya göz koymanızdan çekiyorum. Milli park statüsünde olup çocuklarınızın rızkını yaratacakken, tapuladığınız arazilerim ile güya hayırsever hallerinizle sürekli öldürüyorsunuz beni.
Yapmayın ben doğayım. Zamanı geldiğinde alırım intikamımı, hiçbir gücünüz yoktur karşımda. Benden ayrı olmadığınızı anlayın artık. Benimle değil benim için mücadele etmeniz gerektiğini benim siz olduğumu hatırlayın. On iki kilometrelik sahile sahip olmanın, soyu tükenmekte olan canlılara ev sahipliği yapmanın, habitatımın şahaneliğini, şahane olanın birlikte var olmamız olduğunu hatırlayın.
Bu topraklar on altı ay önce yaşadı depremi. Bu kadar çabuk unutmayın. Korktunuz, acı çektiniz, canınız yandı, hala yanıyor biliyorum. Doğal bir afeti felaket olarak yaşadınız. Sadece benim elimden mi? Sizin hiç mi payınız yok?
Birlikte yaşamayı öğreneceğiz ey insanoğlu ya da sen yok olacaksın. Bugüne kadar olduğu gibi. Ben doğayım hep galip gelirim. Sen olmasan da ben var olurum ama ben olmazsam sen var olamazsın. Önce can dediğin benim; toprağın kendisi. Sonra canan dediğin de sen.
Unutma hatırla.
Süveydiye karanlık olan yer demek. Işığımı da karanlığımı da bağrımda taşırım. Bugüne kadar ışığımla var oldum. Beni karanlığımla baş başa bırakmayın.
Ben Milleyha, Hatay’ın Hayatıyım. Hayatınıza sahip çıkın.
Öne Çıkan Görsel: Emin Yoğurtcuoğlu