Kısa bir aradan sonra vakıf başkanlarımızla yaptığımız röportajlara İskenderun Arsuz Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Corç Deniz’le devam ediyoruz. Belki bilmeyenler vardır, Arsuz bölgenin en güzel tatil yerlerinden biri. 2012’de ilçe yapılan Arsuz, tipik bir tatil yöresi gibi, kışın gayet sakin bir meskenken, yazın nüfusu tatilcilerin gelişiyle çok ciddi oranda artan bir yere dönüşüyor. Arsuz Vakfı için bu farklılığın ve daimi nüfusun çok az oluşunun getirdiği sıkıntılara maddi imkansızlıklar, hukuki sorunlar ve insan kaynakları problemleri ekleniyor. Başkan Deniz bu sıkıntıları kısıtlı kaynaklarla aşmaya çalışırken, biz de bu söyleşiyle ona destek olmaya ve bu küçük ama köklü cemaatin cılız sesine ses olmaya çalıştık.
Röportaj: Can Terbiyeli – Mişel Uyar
Corç Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1961 Arsuz’da, Arsuzlu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Hayatım Arsuz’da geçti ve 2007 yılından beri İskenderun Arsuz Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı’nın başkanlığını yürütüyorum.
Kaç aile ve kaç nüfus mevcut günümüzde Arsuz’da? Tabii yaz ve kış nüfusları farklı. Daimi ikametgah olarak kullananları kastediyorum.
Kışın 17 aile yaşıyor. Ortalama her ailede dört nüfus var. Ortalama 70-80 kişi civarı. Ama yazın bu sayı on katına çıkıyor.
Peki, kışın kilisede ayin ya da başka bir faaliyet yapılıyor mu?
Kışın isteğe bağlı olarak ayin düzenlenebiliyor. Ama buradaki cemaat ayine gelmiyor. Ben neden papazı İskenderun’dan buraya kadar yorayım ki? Artı papazın benzin masrafını da vermek zorundayım. Ayine gelecek kişi sayısı beş. Her biri beşer lira koysa 25 lira eder. Benzin masrafını kurtarmaz. Yaktığımız elektrik de cabası.
Yani aslında ayin yapma imkanı var.
Var ama İçişleri Bakanlığı’nın bize göndermiş olduğu talimata göre, ayinden günler öncesinden Kaymakamlık’a başvuruyoruz. Kaymakamlık bizi Emniyet’e yönlendiriyor. Bize güvenlik gönderiyorlar. Valilik’ten bize böyle bir emir gelmişti yıllar önce. Halen devam ediyor. Ne akla hizmetse. Bizim bir güvenlik sıkıntımız yok. Ama bundan yaklaşık 7-8 yıl önce canlı bomba ihbarı almışlardı. O yüzden bu uygulama geldi. Halen kaldırılmadı. En ufak bir şey için Kaymakamlık’a yazı yaz, oradan onaylat, sonra Emniyet’e git. Bunların hepsi benim için sıkıntı.
Size yardımcı olan kimse var mı?
Maalesef yok. Kararları ben kendi başıma alıyorum. Sonra ev ev dolaşıyorum. Diyorum “Arkadaşlar buyrun, okuyun, isterseniz imzalayın. İstemezseniz imzalamayın.” Genelde okumadan imzalıyorlar. Ben de “Neden okumadınız kardeşim?” diyorum. Diyorlar ki, “Biz sana güveniyoruz!” Ama bugün ben varım, yarın yokum. Bu işleri kim takip edecek, kim yapacak?
Yanınıza yardım edecek birini bulamıyor musunuz?
Herkes yanımda ama kimse elini taşın altına koymak istemiyor. Örneğin, kilisede ayin var diye bahçeye sandalye çıkarmıştım. Kaç kişi gelecek bilmediğim için birkaç tane açtım sadece. Diğerleri üst üste konulmuş vaziyette kenarda duruyor. Bir ara dışarı çıktım, birisi diyor ki: “Şuraya bak. Sandalyeleri bile açmamışlar.” Yani sonra yine ben toplarım ama her gelen çıkarsın sandalyesini otursun. Onlar da zannediyorlar ki, ben buranın ücretli çalışanıyım ya da bir çıkarım var. Hiçbir çıkarım yok, tam tersine cebimden ödüyorum.
Can Terbiyeli ve Corc Deniz
Kilisenin düzenli bir geliri var mı?
Sadece haftalık ayinlerde dolaştırılan tepsiye konan paralar var.
Kilisenin mülkü yok mu?
Mülkümüz vardı. Ama yıllar önce vakfımız mazbataya alındı ve bu yüzden mülklere el konuldu. Eski vakfa ait dokuz adet taşınmaz vardı. Ancak el konuldu. Daha doğrusu şöyle oldu. Bizim vakfın ismini değiştirdiler. Bizim vakfımızın adı daha önce Mar Yuhanna Ortodoks Kilisesi Vakfı’ydı. Ancak şimdiki vakfımızın adı İskenderun Arsuz Ortodoks Kilisesi Vakfı.
Dava açtınız mı buna ilişkin?
Açtık. Davada dört ayrı bilirkişi raporu alındı. Üçü lehimize, biri aleyhimize olmasına rağmen biz davayı kaybettik. Yargıtay’a gittik, orada da kaybettik.
Bu süreci biraz daha detaylı anlatır mısınız?
Yıllar önce bir dönem burada papaz eksikliğinden dolayı ayin yapılamadı. Ayin yapılamayınca da, Vakıflar Bölge Müdürlüğü, böyle bir karar alarak, Mar Yuhanna Ortodoks Kilisesi Vakfı’nı mazbataya alındı. Bu sebeple, o vakfa ait mülkler de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün idaresine verildi. Şu anda kilise dahi bize ait değil. Biz kiliseyi on yıllığına kiralamış durumdayız. Defalarca Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bölge Müdürlüğü’nden gelen yetkililere söyledim. Kimse yardımcı olmadı. Bana branda gölgelik göndermişler. “Logosu nasıl olsun?” diye soruyorlar. Bu mu bizim derdimiz? Bir de yeni vakfın adının İskenderun Arsuz Ortodoks Kilisesi Vakfı olması düşündürücü. Madem yeni vakıf kuruluyor, o zaman sadece Arsuz olarak geçsin adı.
Yeni vakfın kurulması yakın bir tarihte mi gerçekleşti?
Tarihi net olarak hatırlamıyorum ama bizden önceki yönetim zamanında olmuştu. Bir süre papaz yokluğundan ayin yapılamadı. İki yıl boyunca da gelir-gider gösterilmediği için Vakıflar Bölge Müdürlüğü mazbataya aldı.
Sizlerden birisi mi başvurdu yeniden vakıf kurulması için?
Önceki başkanımız rahmetli Antuan Turan çok uğraştı. Cemaatten imza topladı, seçim yapılmasına karar verildi. Seçim yapılınca kendisi başkan oldu. Yöneticileri de vardı. İkinci döneminde yönetime genç jenerasyonu temsilen ben ve kuzenim girdik. Biz hem eski vakfın yönetiminde vardık hem de yeni vakfın, fakat biz bu iki vakfın aynı vakıf olduğuna mahkemeyi ikna edemedik.
Bu süreçte hukuki olarak kimden destek aldınız?
Bir avukatın yanında çalışan bizim cemaatten bir tanıdık vardı. Onun yakın arkadaşı bir avukat yürüttü süreci ama maalesef olumsuz neticelendi. Şu anda İstanbul’da bir avukatla görüşüyorum. Kendisi vakıf hukuku konusunda uzman. Onunla irtibat halindeyiz.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile bu konuda görüşüyor musunuz?
Geçenlerde Ankara’dan Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı geldi ziyarete. Ona da anlattım durumu. Yani, 2007 yılından beri her pazar kiliseyi açıp temizliyorum. Ayine hazırlıyorum. Ama kilise bizim diyemiyorum. Aslında yeniden vakıf seçimlerinin yapılmasını bekliyorum.
Yakında olacak seçimler. Siz ayrılırsanız, vakıf başkanlığına aday olacak kimse var mı?
Bildiğim kadarıyla yok.
Cemaatin kullanmakta olduğu kilisenin adı ve yapım tarihi nedir?
Kilisemizin adı Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesidir. 1520’li yıllarda yapılmış ve 1778 yılında tadilattan geçmiş ve büyütülmüş.
Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesi
Arsuz’da cemaate eğitim veren bir okul var mıydı eskiden bildiğiniz?
Fransızlar döneminde Fransızca eğitim veren bir okul vardı. Şu anda kilisemizin salonu olarak kullandığımız binada faaliyet gösteriyordu. Burada 100 yıl önce nüfusun yüzde 99’u Hıristiyandı.
Civarda başka Hıristiyan köyleri var mıydı?
Bildiğim kadarıyla yok. Ama Arsuz köyünün hemen hemen tamamı Hıristiyandı. Tabii Arsuz, o zamanlar Arsuz çayının üzerindeki köprüden itibaren başlıyordu. Nehrin bu batısı Arsuz’du. Daha eskiden tahta bir köprü vardı. Minibüs köprünün başında dururdu, insanlar orada iner ve tahta köprüden yaya olarak geçerdi. Sonra sel neticesinde o köprü yıkıldı ve beton köprü yapıldı. Bir de Arpaçiftlik tarafında tarihi bir kilise bulundu. Onun tarihini bilmiyorum.
Arsuz’daki cemaat, İskenderun ve Antakya cemaatinden daha farklı kültürel bir yapıya sahip midir? Yoksa bu tamamen dışa daha kapalı olması sebebiyle homojen özelliğini korumasıyla ilgili bir durum mudur?
Burada genelde Sayek ailesinin etkisi söz konusu. Fransızlar döneminde kim Fransızca biliyor? Sayekler biliyor. Cemaatin geri kalanının tamamı balıkçıydı. Şimdi yavaş yavaş esnaflığa yöneldiler. O dönemde esnaf yoktu. Sadece bir esnaf vardı. Eski cemaat başkanı Mihail Roza. O da kasaptı. O zamanlar buzdolabı da yoktu. O yüzden kasaplık çok önemliydi. Bir de ahalinin çoğu zenginlerin topraklarıyla uğraşırdı.
Arsuz özellikle son 20-30 yılda çok popülerleşti. Turistik olmasının bizim cemaate bir katkısı oldu mu?
Çok bir katkısı olduğunu söyleyemeyiz. Ama tabii yaz dönemlerinde esnafın işleri kış dönemine göre artıyor. Ancak son yıllarda özellikle zincir marketlerin açılmış olması sebebiyle küçük esnaf oldukça zor duruma düştü.
Cemaatin yerleşim yeriyle ilgili problemleri var mıdır?
Tapu-Kadastro’nun geçmiş zamanda yapmış olduğu hatalar var. Örneğin, birinin evi hatalı olarak komşusunun adına kaydedilmiş. Aynı şey kilisenin tapusunda da olmuş. Kilisemizin adı Mar Yuhanna Ortodoks Kilisesi iken, tapu kayıtlarına “Maryo Hanna” olarak kaydedilmiş ve halen öyle. Kilisenin tadilatı yapılırken Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden bir yetkili bana bu durumu söyledi. Ben de biliyorum ama ne yapayım? Dava açsam “Maryo Hanna”yı mahkemeye çağıracaklar. Geçmiş zamanda bir hırsızlık olayı olmuştu. O zaman mahkeme “Maryo Hanna”nın mahkemeye çağrılmasına karar verdi.
O hırsızlık olayı neydi?
Aslında bulundu ama biz teslim alamadık. Halen İskenderun Emniyeti’nin emanetinde bekletiliyor. Çalınan ikonalar tescilli olmadıkları için bize teslim etmediler. Aslında polis tutanaklarında buradan çalınmış oldukları yazılı, fakat tescilli olmadığı için bize teslim etmiyorlar.
Çalınan ikonalar çok değerli miydi?
Son hırsızlık olayında küçük ikonalar çalındı. Ama 70-80 yıl önce çok daha değerli şeylerin çalındığını biliyorum. Şu anda kilisemizde olan ikonaların hepsi bizim için çok değerli. Hatta restore etmek istediklerinde ben kiliseden çıkarılmasına izin vermedim. Yapılacaksa gelsinler yerinde yapsınlar.
Corc Deniz ve Mişel Uyar, kilisenin avlusunda
Kilisenin önünde bir mezarlık alanı mevcut. Onun dışında cemaat üyelerinin defnedildiği başka bir mezarlık var mı?
Hayır. Tüm cemaat burada gömülü. Belediye yeni bir mezarlık yaptı ama bize yer ayırmadılar maalesef. Biz de kilisedeki mezarlığı kullanmaya devam ediyoruz. Yer sıkıntısı yaşanıyor, fakat bölge sit alanı olduğu için yeni bir mezarlık açmamıza izin vermiyorlar. Biz de aynı aileye mensup kişileri aynı mezarlığa defnetmek zorunda kalıyoruz. Bize yeni bir mezarlık açma izni verilmiyor ama büyük bir market yine sit alanı olan bölgeye apartman dikiyor.
Belediye ile ilişkileriniz nasıl? Size destek oluyorlar mı?
Hayır. Destek yok ama köstek de olmuyorlar. Biz kendi yağımızda kavrulmaya çalışıyoruz.
Burada eskiden beri konuşulan dil Arapça mıydı? Yoksa Rumca konuşulur muydu?
Hep dilimiz Arapçaydı. Tabii, manda döneminde Fransızca da konuşuluyormuş. Eskiden Yunan denizcilerin sünger avı için geldiklerini biliyorum. Hatta bizim kilisenin yapımında Yunanların da emeği var denir.
1939 döneminde Arsuz’dan Suriye’ye göçen cemaat mensubu çok muydu?
Tam sayı veremem ama o dönemde göç eden çok aile olduğunu biliyorum. Gidenlerden mal varlıkları olanlar o dönemde kilise vakıf başkanlığı yapan İskender Zandi’ye teslim etmişler mallarını. Dolaylı olarak kiliseye bağışlamışlar.
Söyleşi için çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mı?
Toplumun her şeyi vakıf yönetimlerinden beklememesi gerektiğini düşünüyorum. Biz burada resmi olarak sorumluluk alıyoruz. Toplum da gayriresmi de olsa bize destek olsun.