Çocukluğumdan itibaren geniş ailede sık sık Brezilya’daki amcalardan bahsedildiğini duymaya başlamıştım. Brezilya dizileri ve Brezilya’nın futboldaki popülaritesi sebebiyle bu akrabalarımı hep futbolcu ya da bir malikânede yaşayan zengin kahve tüccarları olarak hayal ederdim. Yaş hafiften kemale erip de bu akrabaların gerçek hayatlarını merak etmeye başlayınca tuhaf bir gerçeklikle karşılaştım. Babamın amcaları olan bu kişilerle ailede hiç kimsenin iletişimi yoktu. Dedem İlyas (Dib) Terbiyeli 1967 yılında vefat edene kadar Brezilya’daki kardeşleriyle mektuplaşmıştı. Ancak dedemin vefatından sonra birkaç mektuplaşma daha olmuş ve ardından iletişim tamamen kopmuştu.
Burada kaseti geri sarıp ailemin tarihini kısaca paylaşayım. Babamın babası İlyas Dib, resmi nüfus kayıtlarına göre 1 Temmuz 1901’de Osmanlı İskenderunu’nda doğuyor. Babasının adı Rızkallah Şammas (Şammas ailenin lakabı), annesinin ise Adla. İlyas Dib’in kendisinden küçük dört erkek bir de kız kardeşi olur. Şammas ailesinin büyük bir kısmı 1939’a kadar İskenderun’da yaşar, fakat Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının ardından bir kısmı Suriye’ye bir kısmı ise Lübnan’a yerleşir. Aileden sadece dedem İlyas Dib, İskenderun’da kalır ve daha sonra babaannem Bercuni’yle evlenir. Bu evlilikten beş erkek çocuk dünyaya gelir. Dedem, bunların en büyüğüne babasının ismi Rızkallah’ı, sonra gelen dördüne sırasıyla uzaktaki kardeşlerinin isimleri verir: Corc, Jozef, Filip ve Fuat. Dib soyadını da Türkiye’ye iltihakın ardından Terbiyeli olarak değiştirir. “Dib” isminin Türkçedeki karşılığı olan “Terbiyeli” artık onun ve onun soyundan gelen bizlerin soyadı olur.
İlyas Dib
Benim akrabaları bulma merakım ise göç konusunda okumaya başlamam ve yıllar sonra buluşan ailelerin hikayelerini dinlememle depreşti. Fakat akrabaları bulmam için önümde kocaman bir engel vardı. Babamın amcalarının isimlerini biliyorduk ama soyadlarını bilmiyorduk. Dedem İlyas Dib’in okuma yazması olmadığından gelen mektupları okuması için yakın akrabası olan gazeteci Suphi Levent’e götürürmüş. Fakat Suphi Levent’in de vefatının ardından söz konusu mektupların akıbeti bilinmiyordu. Bu nedenle nereden başlayacağımı bilmeden araştırmaya başladım. Bu araştırmalarım sırasında Güney Amerika ve özellikle Brezilya’da Antakya, İskenderun, Suriye ve Lübnan’dan göç eden büyük bir nüfus olduğunu ve bu nüfusun kimi şehirlerde dernekler kurarak kültürlerini yaşatmaya çalıştıklarını öğrendim. Bu derneklerden birkaçıyla yazıştım ama büyük amcalarımın izine bir türlü ulaşamadım. Ta ki yine geniş aile sohbetinde bu konudan bahsederken Corc amcamın arşivinde bir evrak olduğunu hatırlamasına kadar. Tozlu fotoğrafların ve evrakların arasından çıkan 1953 tarihli evrak tüm soru işaretlerini gideriyordu.
13 Ağustos 1953 tarihli ve aslı Portekizce olan bu belge kardeşleri tarafından düzenlenmiş ve İlyas (Dib) Terbiyeli’ye gönderilmiş bir satış vekaletiydi. Büyük ihtimalle ailenin eski evinin -İskenderun’da şimdiki Ulu Cami yakınlarındaki Ayakkabıcılar Çarşısı’nda yer alan taşınmaz- satışı için düzenlenmişti. Bu vekaletname, Sao Paulo eyaletinin Sorocaba şehrinin Renato Dairesi İkinci Noteri tarafından düzenlenmiş ve Rio De Janeiro’ya gönderilmiş. Burada Portekizceden Fransızcaya tercüme edilmiş ve nihayet 1955 yılında İskenderun’a ulaşmış. Burada da Fransızcadan Türkçeye tercüme edilmişti.
İlyas (Dib) Terbiyeli'ye gönderilen satış vekaletinin Türkçe tercümesi
Tabii, benim için belgede en dikkat çekici şey akrabalarımın soyadlarıydı. İlyas (Dib) Terbiyeli’nin Brezilya’daki kardeşlerinin soyadı Chammas Dib olarak geçiyordu. Onca yol ve yıl sonra aile fertleri kendi babalarının adını (lakabını) kullanmaya devam ediyorlardı. Oysa kendi vatanında kalmayı tercih eden dedeme Türkçe bir soyad uygun görülmüştü. Bu bilgilerle hemen bir internet taraması yaptım ve bir hastanenin sitesinde Brezilya’da yaşayan ve soyadı Chammas Dib olan bir doktorun ismine ulaştım. Bu kişi Joao Edison Dib Chammas’tı. Hemen hastaneyi aradım, fakat Dr. Dib Chammas’ın bir süre önce emekli olarak ayrıldığını söylediler. Ben kısaca derdimi anlatınca bana yardımcı olmaya çalıştılar ve kısa süre sonra babamın kuzeni olduğunu sonradan öğrendiğim Joao Edison’un mail adresine ulaşmıştım. Hemen kısaca kendimi tanıtan bir mail gönderdim. Çok kısa bir sürede yanıt geldi. Joao Edison da benden haber aldığına hem çok sevinmiş hem de şaşırmıştı. Bir süre mail üzerinden yazışmaya devam ettik. Tabii ki tahmin ettiğimiz gibi İlyas Dib’in kardeşlerinin hepsi vefat etmişti. Geriye babamın kuzenleri kalmıştı.
Brezilya’daki akrabalarımızdan birine ulaşmış olmam ailede büyük bir heyecan yarattı. Bir yandan da ailemizin Facebook ekibi de devreye girmişti. Facebook’ta soyadı Chammas Dib ya da Dib Chammas olan herkesle mesajlaşmalar başladı. Kısa sürede ailedeki hemen hemen herkesi tanımaya başlamıştık. Hatta internet üzerinden bir de soyağacı oluşturuldu. Böylece herkes kimin kim olduğunu anlamaya başlamıştı. Aradaki dil sorunu da tercüme sitelerinin yardımıyla giderilmişti. Bir anda yepyeni akrabalarımız olmuştu ve onların hayatları da artık aile sohbetlerinin konusu haline gelmişti.
Bu sırada ailenin göç hikayesinin detayları da ortaya çıkmaya başlamıştı. Ailenin ikinci oğlu Corc Dib Chammas henüz 1920’lerin başında Brezilya’ya göç etmiş ve orada bir hayat kurmaya çalışmış. 1939’dan sonra ise Suriye ve Lübnan’a yerleşen aile fertlerinden önce Joseph (Jozef) Dib Chammas abisinin yanına gitmiş. Orada çeşitli işlerde çalıştıktan sonra kardeşlerini ve annesini yanına çağırmış. 10 yıl içinde ailenin bütün fertleri Brezilya’ya yerleşmiş. Son olarak dedem İlyas Dib’e mektup yazarak Brezilya’ya davet etmişler. Fakat dedem gitmek istememiş. Neden gitmek istemediğini ise kimse tam olarak bilmiyor.
Uzun bir süre birbirinden haber alamayan aile fertleri yıllar sonra sanal alemde de olsa buluşmuşlardı. Artık hemen hemen her gün mesajlaşılıyor, bayramlar ve özel günler kutlanıyordu. 2014 yılında amcam Yusuf Terbiyeli ve Los Angeles’ta yaşayan kuzenim Edip Terbiyeli Brezilya’ya gitmeye karar verdiler. Brezilyadakiler bu duruma çok sevindiler ve 2014 yılının Temmuz ayında buluşma gerçekleşti. Yusuf Terbiyeli hayatında hiç görmemiş olduğu amcalarının çocuklarıyla bir araya geldi. Aile büyükleri yad edildi. Ardından Yusuf Terbiyeli hiç görmemiş olduğu babaannesi, halası ve amcalarının mezarlarını ziyaret etti. Onların mezarlarına İskenderun mezarlığında yatan babası İlyas Dib’in mezarından götürdüğü toprağı serpti. Böylece yıllarca ayrı kalan anne ve oğul ile kardeşlerin en azından toprakları birbirine kavuşmuş oldu.
İlişkiler bu kadarla kalmadı. O dönemde Katar’da çalışan kuzenim Corç (Cevdet) Terbiyeli, internet üzerinden tanıştığımız Brezilya’daki aile fertlerinden Daniela Chammas’la bir birliktelik yaşamaya başlıyor. Daniela 2014 yılında Katar’a gitti ve bir süre sonra evlenmeye karar verdiler. Corç, büyük amcalarından yaklaşık 80 yıl sonra 2015 yılının Nisan ayında evlenmek ve aile kurmak amacıyla Brezilya’nın Porongaba şehrine yerleşti. Aile ağacının Brezilya’daki dallarına dahil oldu böylece. Her ne kadar bu evlilik uzun sürmese de Corç halen Sorocaba şehrinde yaşamaya ve aile fertlerinden bir kısmıyla görüşmeye devam ediyor.
Toplumsal anlamda baktığımızda, dünyamızdaki göç etme hali bir çark gibi kimi zaman yavaş, kimi zaman daha hızlı bir şekilde dönmeye devam ediyor. Ve bu şekilde uygarlıklar şekilleniyor. Bireysel olarak ise bir kişinin vermiş olduğu kararlar sadece kendisinin değil, kendisinden sonra gelen nesillerin de kaderini çiziyor. Sebebini bilmesek de tüm ailesi göç etmişken bu topraklarda kalmayı tercih eden dedem İlyas Dib’in bu kararı sayesinde bu satırları yazmak ve paylaşmak benim kaderim haline geliyor.